
Dr. Sami Dura Dr. Ömer Murat
Su, dünyamızda bulunan en temel doğal kaynaklardan biridir. Su, dünya üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. Su, dünya yüzeyinin %70’inden fazlasını kaplamaktadır. İnsan, su veya hayvan yaşamı için çok önemlidir. Su, insanların günlük ihtiyaçlarını karşılar ve serbest halde bulunur. İnsan vücudunun yaklaşık %60 ila 70’i su ile kaplıdır. Bununla birlikte, her canlı varlığın temel bir bileşenidir.
Su aynı zamanda sulama, sanayi, ulaşım, hidroelektrik santralleri ve ev faaliyetleri gibi farklı sektörler için de büyük miktarlarda gereklidir. Tüm gelişmiş medeniyetler su kaynaklarına yakın yerlerde başlamış ve gelişmiştir. 21. yüzyılda, suyun sürekli olarak daha fazla aranır hale geldiğini söyleyebiliriz. Böylece, tüm yaşamın varlığını sürdürmesini ve gelişmesini sağlayan temel unsur olduğu göz önünde bulundurulduğunda, suyun korunması daha yeşil bir yarının önemli bir parçası haline gelmiştir. Hatta Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Küresel Risk Raporu (GRR) içerisinde su krizlerini sekiz yıl üst üste etki açısından ilk beş riskten biri olarak göstermiştir. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, 2,3 milyar insan su sıkıntısı çeken ülkelerde yaşamaktadır ve bunların 733 milyonu aşırı ve kritik derecede su sıkıntısı çeken ülkelerde bulunmaktadır. 2030 yılına kadar, yaygın su kıtlığı nedeniyle yaklaşık 700 milyon insanın yerinden olabileceği tahmin edilmektedir. Başta hayati ihtiyaçlar ve tarım olmak üzere gelecekte minimum masrafla temiz ve bol su stokuna ihtiyaç duyulmaktadır. Üstelik bunun için su hasadından daha iyi bir yol olamaz.
Yeraltı suyu, dünyanın birçok yerinde, özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde evsel, tarımsal ve endüstriyel arzın yanı sıra ekosistemler için de hayati bir kaynaktır. Yeraltı suyunun dünya nüfusunun %50’sinin içme suyunun bir kısmını veya tamamını sağladığını ve sulama için kullanılan tüm suyun %43’ünü oluşturduğunu göstermektedir. Buna ek olarak, toplam 2,5 milyar insanın günlük temel su ihtiyaçlarını karşılamak için yalnızca yeraltı suyu kaynaklarına güvendiği tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, çeşitli başka su kullanımlarını karşılamak için akiferlerin aşırı pompalanması ve/veya aşırı kullanımı, iklim değişikliği vb. yeraltı suyu seviyelerinin düşmesine neden olmaktadır. Yeraltı suyunun tükenmesinin (a) su seviyesinin düşmesi; (b) akarsu ve göllerdeki suyun azalması; (c) zeminin çökmesi; (d) kullanıcı için artan maliyetler; (e) su kalitesinin bozulması ve ekolojik hasar, vb. dahil olmak üzere çeşitli etkileri vardır. Aşırı yeraltı suyu tükenmesi Kuzey Afrika, Orta Doğu, Güney ve Orta Asya, Kuzey Çin, Kuzey Amerika ve Avustralya’nın geniş bölgelerinin yanı sıra dünya genelinde çeşitli yerel alanları da etkilemektedir. Gezegenin birçok bölgesi aşırı kuraklık baskısıyla karşı karşıyadır. Bu baskı, yeraltı sularının azalmasından, mevcut su kaynaklarının tükenmesine, akarsulardaki su kirliliğinin artmasına kadar bir dizi olumsuzluklar oluşturur.
Tarımsal olarak baktığımızda ise, birçok tarım alanında, kolaylıkla temin edilebilen su yetersizdir. Bir bölgedeki toplam yıllık yağış miktarı çiftlik ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli olsa da genellikle çok dengesiz bir şekilde dağılır böylece uzun kurak dönemler yoğun yağış dönemleri arasına serpiştirilir. Çoğu durumda, bir ürün bu suyun büyük bir kısmını kullanamaz, çünkü büyük bir kısmı akma veya sızma yoluyla kaybolur. Bu aynı zamanda toprak erozyonuna ve toprak besin maddelerinin kaybına neden olabilir. Yine bunları önlemek için su hasadından daha uygun bir yol yoktur.
Su hasadı nedir?
Su hasadı terimi, insanlara, hayvanlara ya da tarımda kullanılmak üzere su sağlamak için yağmur sularının bir havzadan toplanmasını ifade eder. Bu şekilde toplanan su, su sistemine bağlı olarak ya hemen kullanılabilir ya da daha sonra kullanılmak üzere yer üstü göllerine veya depo veya sığ kaynaklar gibi yer altı depolarına konulabilir. Dolayısıyla, su hasadı, yetersiz ya da erişilemez olan yarı kurak ve kurak bölgelerde hayatta kalmak için birçok sosyal düzeni güçlendiren eski bir uygulamadır. Su hasadının, en üstün özelliği basitliği ve etkinliğinde yatmaktadır- doğal süreçlere karşı değil, onlarla birlikte çalışır.
Su hasadı ve koruma prensipleri
Mevcut suyu daha verimli kullanmak için hangi tekniklerin kullanılacağına karar verirken, mahsullerin nasıl su aldığını veya kaybettiğini göz önünde bulundurmak önemlidir. Mahsuller suyu yağış, sulama ve yer altında depolanmış su yoluyla alırlar. Suyu akıntı buharlaşma ve drenaj yoluyla kaybederler. Etkili su yönetimine ilişkin bazı temel ilkeler şunlardır:
1-Yağmur suyunu etkili bir şekilde kullanmak
2-Topraktaki su rezervlerini etkin bir şekilde kullanmak
3- Yüzeyden oluşacak akıntıyı önlemek için tedbirler almak
4- Buharlaşma yoluyla su israfını önleyebilmek
5- Drenaj yoluyla su kayıplarını azaltabilmek
6- Sulama planlaması yapmak
Su hasadı ve kullanılan teknikleri
Genel olarak dört grup altında sınıflandırılır;
- Çatı yüzeyinden su hasadı
Çatı üstü yağmur suyu hasadı, yağmur suyunun düştüğü yerde toplanması ve yağmur suyunun evlerin veya ticari binaların çatı toplamalarından tutularak tanklarda depolandığı bir yöntemdir. Hasat edilen yağmur suyu ya bir tankta saklanabilir ya da tanklarda depolama yoluyla ev/ticari ihtiyaçları karşılamak için tekrar sisteme yönlendirilebilir. Bu yöntem basit, çevre dostu, daha ucuz ve etkilidir. Çatı üstü yağmur suyu toplama yöntemi (RRH), bir evin/binanın çatısına düşen yağmur suyunun yönlendirilmesini ve yeniden doldurulmasını (veya) depolanmasını içerir. Çatıda yağmur suyu toplamanın temel amacı, suyu gelecekte kullanım için kullanılabilir hale getirmek, yeraltı suyunun kalitesini vb. iyileştirmektir.
- Mikro havza su hasadı
Mikro havza su hasadı yönteminde; toprak yüzeyinde oluşan yüzey akış toplanır. Yüzey akış alanının ve ekim alanının boyutları küçüktür, bu değer 1- 1000 m2 arasında değişiklik göstermektedir. Yüzey akış ve ekim alanı birbirine bitişiktir, su bitki kök bölgesinde depolanır. Bu yöntemle ağaç, çalı ve tek yıllık bitkiler yetiştirilebilir, fazla su için bir önlem alınmaz. Yüzey akış alanının ekim alanına oranı 1:1 ile 10:1 arasında değişen yöntemde, mikro havzalar sıralar halinde oluşturulmaktadır. Mikro havza su hasadı yöntemi; yıllık yağış miktarının 200 mm olduğu yerlerde ağaçlar için, 300 mm/yıl yağış alan alanlarda ise tek yıllık bitkiler için uygulanmaktadır. Bu hasat şeklinde, doğal çukur alanlar, kontur kuşakları, sıra arası su hasadı, teras, yarım daire ve üçgen bantlar, cep ve seki terasları, vallerani yöntemi, çukurlar, meskat ve negarim gibi yöntemlerden uygun olanlar seçilerek uygulanır.
- Makro havza su hasadı
Makro havza su hasadı yönteminde, mikro havza su hasadı yönteminde olduğu gibi, toprak yüzeyinde meydana gelen akış toplanır. Anılan yöntemde, ekim alanının dışında büyük bir havza mevcuttur. Havza alanının yüzey akış katsayısını arttırıcı önlemler alınabilir. Öte yandan, toplanan su çoğunlukla toprakta biriktirilir ve fazla su uzaklaştırılır. Havza alanının eğimi %5-50 arasındadır. Ekim yapılan alan teraslar halinde ya da düz bir arazidir (<%10). Yöntem, yıllık yağış miktarının 300mm den fazla olduğu yerlerde uygulanmaktadır. Taş setler, yarım daire setler, trapez setler ile yamaç alanlardaki su saptırma kanalları gibi yöntemleri içerir.
- Taşkın hasadı
Taşkın hasadı yönteminde, düzensiz mevsimlik akarsu akışının toplanması söz konusudur. Dağıtım sistemi ve su bentlerinin oluşturulması karmaşıktır. Yöntemde, fazla su uzaklaştırılır ve su; havuz, rezervuar ya da toprakta depolanır. Yöntem, ani taşkınların yol açtığı zararı azaltır, bitkisel üretim için gerekli toprak nemini ve yeraltı suyunun beslenmesini sağlar. Yıllık yağış miktarının 300 mm’den fazla olduğu yerlerde uygulanmaktadır, ancak depolama söz konusu ise bu değer 150 mm/yıl veya daha fazla olmalıdır. Jessour, Akarsu yatağında suyun dağıtılması veya taşkın sularının saptırılması gibi yöntemler kullanılır.
Bunların dışında yenilikçi yöntemlerden çiğ ve sis ağlarından yararlanarak suların toplanabilmesi mümkünken, su hasadına katkılarından dolayı tarımsal faaliyetler sırasında da yeşil gübreleme bitkilerinin, organik ya da farklı malç türlerinin kullanılması su hasadına yardımcı olabilecek önemli diğer yöntemlerdir.
Su hasadının çevresel ve ekonomik faydaları
Su hasadı teknikleri, suyun korunması ve arttırılmasının ötesinde çok sayıda fayda sağlar. Toprak erozyonunu önlemeye, sel risklerini azaltmaya, biyoçeşitliliği desteklemeye ve daha sürdürülebilir tarım sistemleri oluşturmaya yardımcı olurlar. Ekonomik olarak, pahalı sulama sistemlerine bağımlılığı azaltır ve çiftçilerin kurak dönemlerde verimliliğini sürdürmelerine yardımcı olurlar. İklim değişikliğine uyum açısından ise, son dönemlerde iklim değişikliği nedeniyle hava durumu daha öngörülemez hale geldikçe, su hasadı hem kuraklıklara hem de sellere karşı bir tampon oluşturarak toplulukların değişen koşullara uyum sağlamasına yardımcı olur.
Su hasadı ve Türkiye tarım ürünleri ihracatı ilişkisi
Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatı 2023’te yaklaşık 34,3 milyar dolar oldu. (TİM ve TÜİK verisi)
En büyük ihraç kalemleri: Fındık, un, kuru meyve, zeytinyağı, domates, buğday, mercimek, üzüm, pamuk vb. Suya en çok bağımlı ürünler arasında meyve-sebze, hububat ve pamuk öne çıkar.
Bu tarım ürünlerinin toplam tarımsal ürün ihracatındaki payı yaklaşık %55 civarındadır.
Su kıtlığı ve ihracat arz riski
Türkiye’de kişi başı kullanılabilir su 1.300 m³ (2024) seviyesine düşmüştür. 1.000 m³ altı “su fakiri” kabul edilir.
En büyük üretim yapan Güneydoğu ve Ege bölgelerinde su stresi artmıştır. Bu durum ihracatın hem arz güvenliği hem de maliyetler (ör. sulama/enerji) yönünden kırılganlığını artırmaktadır.
Su hasadının dış ticarette ihracata katkısı
Su hasadı yöntemlerinin kullanılması, çiftçinin su bağımlılığını azaltarak kurak dönemlerde üretim devamlılığı sağlar, bu da ihracat sözleşmelerine sadakati ve teslimat sürekliliğini artırır. Örneğin: Kenya, Hindistan, Fas gibi ülkeler, kuraklık sonrası su hasadı yatırımıyla tarım ürünleri ihracatını artırmıştır (örnek: Fas’ın narenciye ihracatında %18 artış – 2022 FAO verisi).
Türkiye’de GAP bölgesinde uygulanan “toprak işleme + mikro havza” uygulamaları ile mercimek ve nohut veriminde %20’ye varan artış sağlandığı gözlenmiştir (TAGEM 2021).
Yeşil ihracat için su hasadı: AB ile Yeşil Mutabakat – SKDM ilişkisi
Avrupa Birliği, Sınırda Karbon Düzenlemesi (CBAM) kapsamında tarım ve gıda ürünlerine dolaylı karbon ayak izi hesaplamasını tartışmaktadır. Su hasadı sistemleri sayesinde enerji tüketimi ve karbon emisyonu düşeceği için çevre dostu üretim etiketiyle AB pazarına avantajlı giriş sağlanabilir.
“Yağmur suyu hasadı, karbon salımını düşürerek hem üretim maliyetlerini azaltmakta hem de CBAM sonrası oluşacak vergisel yüklerin hafifletilmesine yardımcı olacaktır.”
Sonuç
Bu geleneksel su toplama bilgisinin modern su koruma ve çoğaltma çabalarında oynadığı etkin rol sürdürülebilir tarım ve tekniklerinin devamlılığı için önemlidir. Artan talep ve iklim değişkenliği karşısında sürdürülebilir su kaynak yönetimi için, su hasadı ve yapay su toplama uygulamalarının ülke genelinde geliştirilmesi elzemdir. Bu stratejilerin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için politika yapıcılar, araştırmacılar ve uygulayıcılar arasında iş birliğine dayalı çabalar gereklidir. Bu eylemlere öncelik verilerek yeraltı suyu sistemlerinin dayanıklılığı artırılabilirken, gelecek nesiller için kritik kaynaklar korunabilir ve tarım gibi yeraltı suyuna bağımlı ekosistemler desteklenebilir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatında istikrarın ve sürdürülebilirliğin sağlanması, su yönetimi politikalarının bütünsel şekilde ele alınmasıyla mümkündür. Küresel iklim değişikliği, suya bağımlı tarımsal üretimi her geçen yıl daha kırılgan hale getirmektedir. Bu bağlamda yağmur suyu hasadı hem üretim sürekliliğini sağlamada hem de su temininde dışa bağımlılığı azaltmada stratejik bir araç olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği başta olmak üzere gelişmiş pazarlarda giderek önem kazanan yeşil üretim ve karbon ayak izi kriterleri açısından da su hasadı uygulamaları Türkiye’nin rekabet gücünü artıracaktır. Tarım dış ticaretinde sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen her strateji, artık yalnızca kalite ve fiyat değil, çevresel sürdürülebilirlik temelli altyapı yatırımlarını da içermek zorundadır. Bu nedenle su hasadına yönelik yatırımların yaygınlaştırılması, uluslararası pazarlarda Türkiye’nin tarım ürünlerine olan talebi hem nitelik hem de nicelik olarak artıracaktır.
Bir gün herkes Su Hasadını Öğrenecek………