Ekolojik döngünün sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayan tozlaştırıcıların geleceği tehdit altında. Popülasyonları insan faaliyetleri, özellikle de iklim değişikliği nedeniyle azalış gösteriyor.
Oregon Eyalet Üniversitesi’nde yardımcı doçentlik yapan ve ABD Tarım Bakanlığı (USDA) Tarımsal Araştırma Servisi’nde (ARS) yabani bitkiler, arılar ve iklim değişikliği üzerine çalışan kıdemli araştırmacı Dr. Johanne Brunet, CABI Reviews’ta yayımlanan makalesinde; polen taşıyıcılara yönelik tehditlerin çoğunun insan faaliyetlerinden kaynaklandığını öne sürüyor.
İklim değişikliği, kontrolü en zor tehdit
Dünya çapında tozlaştırıcıların azalmasının ana nedenlerini irdeleyen bir inceleme makalesi olan çalışmada, literatür incelendikten sonra tozlaştırıcılara yönelik en büyük tehditler arasında kontrol edilmesi en zor olanının iklim değişikliği olduğu sonucuna varılıyor. Brunet bu konuda şu açıklamalarda bulunuyor: ‘İklim değişikliğini etkileyen faaliyetler; özellikle de fosil yakıtlar bu tehditlerin başında geliyor. Tabii bu, diğer faktörlerin önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak diğer olumsuz faktörlerin etkisini sınırlandırmak için yöntemler geliştirilmiş durumda ve bunlar yerel ölçekte uygulanabiliyor. Örneğin Entegre Zararlı ve Tozlaştırıcı Yönetimi (IPPM), pestisit kullanımı da dahil olmak üzere tarımsal uygulamaların tozlaştırıcılar üzerindeki etkisini azaltmaya yönelik yöntemler sunuyor. İklim değişikliği ise küresel bir sorun; sorunun büyüklüğünün ve neden olduğu sonuçların azaltılması için ülkeler arasında iş birliğine ihtiyaç var; bu nedenle kontrolü daha zor.’
Entegre zararlı ve tozlaştırıcı yönetimi (IPPM)
Tozlaştırıcı türleri ve bolluğundaki azalma, zararlı yönetimi faaliyetlerinde tozlaştırıcı sağlığının dikkate alınmasını gerektiriyor. IPPM zararlı türlerin (böcek, yabani ot, hastalık) yanı sıra faydalı türlerin (tozlayıcılar, avcılar, parazitoidler, entomopatojenler) yönetimini dengelemeyi amaçlıyor. Zararlılara dayanıklı ve tozlaştırıcıları cezbeden çeşitleri ve tozlaştırıcı dostu zararlı yönetimi tekniklerini birleştirerek çeşitliliği teşvik etmeye odaklanan IPPM, küçük ve büyük tarım ve bahçecilik üreticilerine kadar tüm bitki yetiştiricileri için uygun bir yöntem. IPPM, mahsullerde tozlaşmanın artmasına, pestisit kullanımının azaltılmasına ve ekonomik maliyetlerin azaltılmasına yardımcı olabiliyor.
Yabani bitki türlerinin yüzde 87’si polen taşıyıcılara bağımlı
Tozlaştırıcıların çok önemli ve yabani bitki türlerinin %87’sinden fazlasının tohum üretimi için polen taşıyıcılara bağımlı olduğunun altını çizen Brunet, ‘Tohum üretimi olmadan bu bitki türleri çoğalamaz ve sonunda yok olur. Yabani bitkiler insanlara sadece rekreasyon sağlamakla kalmıyor. Aynı zamanda ilaç, boya ve daha birçok ürünü de onlara borçluyuz. Bilindiği üzere bitkiler karbondioksiti (CO2) kullanıyor ve onu fotosentez adı verilen bir işlemle oksijene (O2) dönüştürüyor. Bitkiler olmazsa soluduğumuz havadaki CO2 fazla olur, oksijen tükenir ve insanlar hayatta kalamaz. Yani gezegenimizin varlığını sürdürebilmesi için bitkilere ihtiyacı var. Tarımda, tohum üretimi göz önüne alındığında çoğu sebze ve meyvelerde tozlaştırıcılara ihtiyaç duyuluyor. Bunlar insanlar için değerli besinler sağlıyor. Bu nedenle tozlaştırıcılar doğa ve insanlar için son derece önemli’ dedi.
Tozlaşma kaybı, en çok sebze ve meyve türlerini etkileyecek
Tozlaştırıcı popülasyonlarındaki azalışın artarak devam etmesi durumunda, tozlaştırıcılara bağımlı olan mahsullerin, insanlar veya robotlar tarafından elle tozlaştırılması gerekeceğini belirten Brunet sözlerine şu şekilde devam etti: ‘Bu çok yoğun ve pahalı bir süreç olacaktır. Aksi takdirde bu tür mahsuller artık mevcut olmayacak. Pek çok tahıl, buğday, yulaf, pirinç ve mısır rüzgârla tozlaştığından (rüzgâr da polenleri bir bitkiden diğerine taşır), bunların üretimi tozlaştırıcıların kaybından etkilenmeyecektir. Ancak sebze ve meyve üretiminin büyük kısmı böyle bir yıkımdan etkilenir.’
Tozlaştırıcıların eksikliği, gıda istikrarsızlığı yaratacak
Brunet, bazı mahsullerin kendi kendine tozlaşabilen çeşitleri (bir bitkinin poleninin aynı çiçek içindeki stigmayı tozlaştırdığı, “otonom otogami” adı verilen bir süreç) geliştirilmiş olsa da bunun henüz pek çok mahsul için geçerli ve dünyada yaygın olmadığını vurgulayarak: ‘Bununla birlikte meyve üretiminin çoğu ya yok olacak ya da elle tozlaştırma durumundan dolayı son derece pahalı hale gelecek ve üretim sınırlı olacaktır. Muz gibi bazı meyveler, vejetatif olarak üretildikleri ve dolayısıyla tozlaştırıcılara ihtiyaç duymadıkları için bundan etkilenmeyecektir. Bahsettiğimiz durumda insan beslenmesi çoğunlukla tahıllardan ve rüzgârla tozlaşan diğer mahsullerden, az sayıda bitkisel yolla üretilen mahsulden ve bazı mahsullerin kendi kendine çoğalan çeşitlerinden oluşacaktır. Şunu da söylemek gerekiyor ki insanlar için besin bulunabilirliği azalacaktır. Rüzgârla tozlaşmayan mahsullerin yüksek fiyatı ve sınırlı bulunabilirliği, dünyanın birçok yerinde gıda istikrarsızlığı yaratacaktır’ dedi.
Durumu tersine çevirmek için iklim krizi ile mücadele şart
Brunet, bu seyri tersine çevirmek için ulusal ve uluslararası kapsamda, iklim değişikliğini sınırlamaya yönelik önlemlerin alınması gerektiğini; fosil yakıtların daha az kullanılması ve ormanların korunması gibi önlemlerin ilk sırada yer aldığını belirtti. Bununla birlikte IPPM uygulamalarının dünya çapında uygulanması; bahçelerde ve tarım yapılan alanlarda pestisit kullanımının sınırlandırılması, toprakta yuva yapan arılar için çıplak zemin, oyuklarda yuva yapan arılar içinse içi boş gövdeler sağlanması; arılara faydalı meyve ve sebzeler yetiştirmek gibi her vatandaşın tozlaştırıcıları korumaya yardımcı olmak için izleyebileceği uygulamalar konusunda halk eğitimi verilmesi gibi uygulamaların da bu önlemler arasında sayılabileceğini ekledi.
Arıların geleceği, endişe verici
İklim değişikliğinin, polen taşıyıcılar üzerindeki çoklu olumsuz etkileri göz önüne alındığında kendisini en çok endişelendiren durum olduğunu açıklayan Brunet, ’Yüksek sıcaklıklar, artan su baskınları ve iklim değişikliğiyle bağlantılı diğer doğal felaketler hem tozlaştırıcıları hem de insanları etkiliyor. Tozlaştırıcıların eksikliği büyük bir gıda krizine yol açacak, iklim değişikliğinin insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini daha da artıracak ve dünya istikrarını tehdit edecektir. İklim değişikliğiyle ilgili endişeler yalnızca polen taşıyıcılar için değil aynı zamanda insanlar için de geçerli’ dedi.
Polen taşıyıcılara gösterilen ilgi her geçen gün artıyor
Mesleğe adım attığı günden bugüne arı popülasyonlarının gidişatını gözlemleyen Brunet kariyeri boyunca, kendisini en çok şaşırtan olayı şu şekilde aktardı: ‘Üzerinde çalıştığım bir bitki türünü tozlaştıran baskın bombus arısı türlerinde ilginç bir değişim gördüm. Temel bombus arısı türü azalırken, ilginç bir şekilde başka bir bombus arısı türü onun yerini alarak bitki türlerini daha fazla ziyaret etmeye başladı ve baskın tozlaştırıcı haline geldi. Kariyerim boyunca gördüğüm en büyük değişiklik ise hem araştırma fonları açısından hem de halk tarafından polen taşıyıcılara gösterilen ilgidir. Araştırma fonlarındaki artış, daha fazla araştırmacının tozlaşma üzerine çalışmasını sağladı. Bu araştırmacıların çoğu entomologdur (böcek bilimci) ve onlarla birlikte bazı kültürel uygulamalar da ortaya çıkmış durumda. Örneğin, tozlaştırıcıları yakalamak için tuzakların ve diğer öldürücü yöntemlerin kullanımında bir artış oldu. Çünkü bu yöntemler entomologlar tarafından böcekleri yakalamak için yaygın olarak kullanılıyor. Tozlaştırıcılardaki topluluk bileşimini ve çeşitliliğini incelemek için yapılan bu uygulama ve bunun sonucunda her araştırmada binlerce tozlaştırıcının kaybedilmesi beni üzdü. Neyse ki, tozlaştırıcıları büyük ölçekte yakalamak için öldürücü yöntemlerin kullanılmasına ilişkin endişe artıyor ve verimli bir şekilde büyük ölçekte kullanılabilecek öldürücü olmayan tozlaştırıcı yakalama yöntemlerinin geliştirilmesine ilgi duyuluyor.’
Arı kelimesi, yalnızca bal arısı anlamına gelmiyor
Arılar konusunda bilinçlenmenin önemli olduğunu vurgulayan Brunet, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: ‘Öncelikle kişisel karbon ayak izimizi sınırlandırmalıyız; mülklerimizde pestisit kullanımını en aza indirmeliyiz; arıları çeken çiçekler dikmeliyiz ki buna, kendi yiyeceğimizin bir kısmını yetiştirme eğilimindeysek bahçe meyve ve sebzeleri de dahildir. Toprak altı arı yuvaları için bazı bölgelerde çıplak zemin bırakmamız gerekiyor. Arıları tanımayı ve birbirlerinden ayırmayı da öğrenmeliyiz. Mesela dünya çapında binlerce arı türünün bulunduğunu ve çoğunun yalnız arılar (solitary bee) olduğunu ve “arı” kelimesinin yalnızca “bal arısı” anlamına gelmediği gibi şeyleri de bilmek iyi olurdu. Arıların yararlılığı ve onları korumanın gerekliliği konusunda eğitim alabiliriz.’