
Türkiye, 11. Kalkınma Planı’nda 5,6 milyon hektar sulama alanını 2 milyon hektar arttırma hedefi koyarken, aynı su kaynağıyla 8,5 milyon hektar alanın nasıl sulanacağı sorusu ortaya çıkıyor. 2060’lı yıllarda nüfusu yüzde 15 artan, yağış miktarı en az yüzde 5 azalan ve sulamaya açılan alan miktarı yüzde 30 artan bir Türkiye’de 8,5 hektara ulaşan sulanabilir arazi varlığıyla nasıl sürdürülebilir tarım yapılacak?
2008 yılında kurulan BASUSAD’ın bugün toplamda 33 üyesi bulunuyor. Sektörün yaklaşık yüzde 80’ini temsil eden BASUSAD, basınçlı (modern) sulama sistemlerinin önemini kamuoyuna yansıtıp, bu sistemlerin gelişimi ile ilgili kamuoyu oluşturup karar vericilere konunun önemini aktarmak amacı ile bir araya geldi. Basınçlı Sulama Sistemleri ve sektör hakkında görüşlerine başvurduğumuz Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği (BASUSAD) Genel Sekreteri Nuri Göktepe sorularımızı şöyle yanıtladı.
Basınçlı sulama sistemlerinin çiftçilere sağladığı avantajlardan bahsedebilir miyiz?
Türkiye’de şu anda kullanılan suyun yüzde 75‘ini tarımsal sulamada kullanıyoruz. Tarımda kullanılan suyun da yüzde 70’i salma(vahşi) sulamada kullanılıyor. Geriye kalan yüzde 30’luk’ kısmın yaklaşık yarısı damla sulama yarısı da yağmurlama sulama sistemlerinde kullanılıyor.
Damla sulama, yağmurlama sulama, pivot, tamburlu sulama gibi basınçlı sulama sistemleri ile su kullanımında, yarı yarıya tasarruf sağlıyorsunuz. Diğer bir deyişle aynı miktarda su ile iki kat fazla alan sulayabiliyorsunuz. Bu sayede suya karıştırarak verdiğiniz gübreden de tasarruf sağlarken aynı zamanda tarlada su ve gübrenin etkin ve homojen bir şekilde dağıtımını sağlamış oluyorsunuz. Sulama sistemine göre değişmekle birlikte enerjiden de yüzde 25-30 civarında tasarruf edebiliyorsunuz. Kontrollü sulama yaptığınız için bitkinin etkili kök bölgesine, doğru zamanda doğru miktarda su vererek toprağın yıkanmasının ve buna bağlı olarak tuzlanmasının da önüne geçmiş oluyorsunuz.
Türkiye’de basınçlı sulama sistemleri kullanım oranı nasıl?
Bu konuda maalesef sağlıklı veri elde edemiyoruz. DSİ’nin kabullerine göre Türkiye’de modern sulama sistemleri kullanımı %35 civarında. Ancak bizce, iyimser tahminle bile %30’un üstüne çıkamaz. 11. kalkınma planında 2023 yılı sonuna kadar 2 milyon hektarın sulamaya açılması hedefleniyor. Devlet yeni sulamaya açılacak alanların hepsini basınçlı sulama sistemi olarak planlıyor. Bu hedefe ulaşılabilmesi için, basınçlı sulama sanayinin desteklenmesi ve yatırım bütçesinde sulama yatırımlarına ayrılan payın artırılması lazım. Sektördeki üreticiler olarak petrol türevi ve ithal hammadde kullanıyoruz. Son 1-2 yıl içerisinde maliyetler neredeyse 3 kat arttı. Dolayısıyla üretici tarafından bakacak olursak bu maliyetler ile iyi durumda oldukları söylenemez. Çiftçi açısından değerlendirirsek, bizim sistemlerimizin ilk yatırım maliyetleri yüksek. Verilen teşvik ve destekler ise yeterli düzeyde değil. Bu yüzden hızlı bir geçişin mümkün olmadığını, hedeflerin tutmayacağını düşünüyorum.
Sektörün bugünkü durumunu konuşabilir miyiz?
Sektörün en temel sıkıntısı sulama yatırımı denilince hep baraj, gölet ya da suyun kaynağından tarla başına kadar getirilmesinin düşünülmesi. Biz buna “sulama alt yapı sistemleri” diyoruz ve bu yatırımları DSİ yapıyor. “Tarla içi sulama sistemleri” ise farklı bir yatırım ve bu yatırımı çiftçinin yapması bekleniyor. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan 2022 yılı yatırım planı içerisinde sulama yatırımları için on bir buçuk milyar lira ayrıldığı görülüyor. Bu ayrılan bütçenin de tamamı baraj, gölet vs. yapımı için ayrılmış. Tarla içi sulama sistemleri ise destekler kapsamında yer alıyor. Tarla içi sulama sistemlerine 2019 yılında 180 milyon lira, 2020 yılında 0 lira, 2021 yılında 300 milyon lira hibe desteği verilmiş. Ayrıca Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin verdikleri krediler var. Halbuki şöyle bir gerçek var: Sulama alt yapısı yatırım maliyetleri hektar başına yaklaşık on bin dolar, tarla içi sulama maliyetleri ise üç bin dolar, yani üçte biri kadar. Biz diyoruz ki tarla içi sulama sistemleri de yatırım kapsamına alınsın ve özellikle yeni sulamaya açılacak alanlarda bir sefere mahsus olmak üzere çiftçiye bedava verilsin. Bir hektar için on bin dolarlık alt yapı yatırımı yapıp, tarla içi sulama yatırımını çiftçiye bıraktığınız zaman ya gücü yetmediği için ya da sulu tarıma yabancı olduğu için çiftçi çoğunlukla bu yatırımı yapmıyor. Halbuki aynı yatırım maliyeti yani on bin dolar ile bir hektar yerine a 0.75 hektar arazi için 7500 dolara alt yapı, 2500 dolara da tarla içi sulama sistemi yatırımı yapılırsa yatırım yapılan alanda yatırım amacına uygun olarak basınçlı sulama yapılması sağlanmış olur. GAP’ta maalesef yaşadık bunu. Suyu tarla başına kadar getirip buyurun dediler. Ama bölge üreticisi ilk kez su görüyor ve zaten basınçlı sulama sistemlerinden bihaber. Suyun kontrolsüz kullanımı yüzünden bölgede tuzlanma oldu. Yine Suruçta’da aynı şeyler yaşandı. Üstelik çiftçilerin tamamı suya erişemedi. Kaynağa yakın olan suyu kontrolsüz kullandığı için, kaynağa uzak olan maalesef su kullanamadı.
Kaldı ki denetleme eksiğimiz var. Kim hangi sistemi kullanıyor? Ne kadar destek aldı? Bu desteğin sonucu ne oldu, verim arttı mı artmadı mı? Bunları izleyen ve değerlendiren bir sistemimiz yok. Çiftçinin eğitim problemi de cabası. Çiftçinin güncel bilgiler ile donatılması gerekiyor. Yoksa istediğimiz kadar dijitalleşme, sensörler diyelim. Konuyu temelinden çözmemiz gerekiyor.
Tüm bu konuştuklarımızın temeli planlamaya dayanıyor. En büyük ihtiyaç, su varlığına göre üretim desenin belirlenmesi, havza bazlı üretim modeline geçilmesi ve her türlü tarımsal faaliyetin kayıt altına alındığı dijital izleme ve değerlendirme sisteminin kurulması. Temelde doğanın size sunduğu kaynaklardan fazlasını doğadan almamanız gerekir. 100 birim suyunuz varken 150 birimlik kullanım yaparsanız, on yıl sonra kullanacak su bulamazsınız.
Türkiye’de girdi fiyatları maalesef çok arttı. Bunun sizin sektörünüze yansımaları ne oldu?
Sektör özetle zor durumda. Aslında, bütün sanayi kuruluşları zor durumda. Bizim maliyetlerimizin yüzde 65’ini hammadde, %15’e yakınını da enerji oluşturuyor. Hammaddeyi peşin ödüyoruz. Elektrik ve doğalgaz fiyatları ise çok arttı, bunları peşin ödüyoruz. İşçinizin maaşını doğal olarak zamanında ödüyorsunuz. Sigorta, KDV, 3 ay sonra kestiğiniz faturanın geçici vergisi peşin ödeniyor. Ancak üretilen ürünler, bayiler vasıtasıyla 8-10 ay vadeyle satılıyor. Dolayısıyla biz aynı zamanda sektörü de finanse ediyoruz. Ayrıca hammadde tedarikinde ithalata mecburuz ve dövizin bugünkü durumu ortada. Bu noktada hammadde ithalatında uygulanan vergi ve fonların kaldırılması, enerji fiyatlarında da bize sübvansiyon uygulanması lazım. Tarımda suyu tasarruflu kullanan çiftçiyi devletimiz hibelerle destekliyorsa suyun tasarruflu kullanılmasını sağlayan basınçlı sulama sanayicilerini de desteklemesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
BASUSAD olarak hedefleriniz nelerdir?
Basınçlı sulama sistemleri üreticileri olarak, basınçlı (modern) sulama sistemlerinin önemini kamuoyuna yansıtıp, bu sistemlerin ülke çapında yaygınlaştırılmasına yönelik kamuoyu oluşturup karar vericilere konunun önemini aktarmak için BASUSAD çatısı altında bir araya geldik. Toplamda 33 üyemiz var. Sektörün yaklaşık %80’ini temsil ediyoruz ve kamu tarafından da kabul görüyoruz. Ancak çözüm geliştirme konusunda istediğimiz hızda ilerleyemiyoruz. Bütün çalışmalarımız suyun ve dolayısıyla toprağın etkin kullanımını sağlamak için.