2023-24 yılı üretim sezonu tarımsal ürün fiyatlarının enflasyon ile mücadelede kaldıraç olarak kullanıldığı bir yıl olarak anılacaktır. Sektörden birçok uzman, akademisyen ve Ziraat Oda Başkanları bu yıla özgü arpa, buğday, çay gibi ürünlerde enflasyonun çok altında açıklanan fiyatlara sürdürülebilir bir üretim için adil fiyat olmadığını ve üretim maliyetlerinin fiyatları karşılamadıklarını dile getirdiler. Temmuz ayı itibari ile hasadı daha yapılmamış onlarca ürün bulunmaktadır. Muhtemeldir ki kamunun fiyat belirleyebildiği mısır, ayçiçeği, soya, şekerpancarı, çeltik gibi ürünlerde benzer yaklaşımlar sergilenecektir. Tarımsal değer zincirinin en zayıf halkası olan üreticiye sadece enflasyon ile mücadele adı altında üretici çıkış fiyatlarının baskılanmanın siyası, ekonomik, sosyolojik etkilerinin yanında üretimin sürdürülebilirliğine farklı etkileri olması kaçınılmaz olacaktır.
Bu yıl takkenin düştüğü; kelin gözüktüğü bir yıl olacak
Son bir yıldır Dünya gıda fiyatları gerileme trendinde olduğu bir gerçektir. Dünyada ürün fiyatları arz- talep- stok dengesi (piyasa) koşullarına göre geri gelirken bir bizde piyasa koşulları değil kamunun müdahalesi ile geri gelmesi sistemsel bozukluğumuzu ve bazı ürünlerde arz daralmasını su yüzüne çıkarmaktadır. Diğer taraftan birçok ülkede üreticiler fiyat baskısına rağmen kazanabiliyor olması; biz de ise üretim maliyetleri ve ölçek ekonomisinin getirdiği yapısal bozukluklar nedeni ile kazanamaz noktaya evrilmesi Türkiye’de tarımsal üretimin bazı ürünlerinde Dünya ile rekabet boyutunda olmadığı gerçeğinin belirgin hale gelmesine neden olmaktadır.
Fiyatlar neden baskılanıyor?
2023 yılı Enflasyon %62, 2024 yılı enflasyon hedefi %38 iken Buğdaya %13, Arpaya %3 fiyat artışını kimse açıklayamıyor. TMO Genel Müdürü fiyatların makul olduğunu açıklasa da kime ve neye göre olduğunu söyleyemiyor. Bugün buğday fiyatlarının baskılanmasının bir nedeni de geçen yıl yapılan hatalı buğday tedarik planlaması olduğunu da birileri sayın Ahmet Güldal’a hatırlatması gerekiyor. Bu arada sektörün farklı paydaşları ürün maliyetleri açıklarken sadece tarla içi maliyetler göz önüne alınarak düşük yada yüksek gösterilmeye çalışılması hala tarım ekonomisini ve ülke koşullarını bilmediğimiz gerçeğini ortaya koyuyor.
Enflasyonun müsebbibi üretici değil; ama bedelini üretici ödeyecek!
Enflasyonu kontrol etmek isteyenler bugünlerde bütçe açıklarını kapatmak için akaryakıta vergi ayarlanması öngörülüyor. Enflasyonun artmasına faiz nastır yaklaşımı ile denizin bittiğini söylemeyip Türk lirası basanlar; oluşan makro ekonomik hasarın bedelini halkanın en zayıf zinciri üreticiye ödetmesi çok da hakkaniyetli gözükmüyor. Üreticilere “Siz ekin biz arkanızdayız” diye seslenenler; üreticiyi temsil ettiğini söyleyen sözde zümrelerden bu günlerde etkin bir ses çıkmıyor.
Piyasalar bozulunca fırsatçı ve dolandırıcılara gün doğar!
Arzın çok fiyat ve talebin düşük olduğu ve mevduat faizinin yüksek olduğu yıllarda fırsatçılar ve dolandırıcılar için en uygun ortamlar oluştuğu geçmiş tecrübeler göstermektedir. Bu yıl da buna benzer etik olmayan tacir yönelimleri artması muhtemeldir. Üreticilerimizin ürünlerini pazarlarken bu yıl çok dikkatli olması gerekiyor. TMO geçen yıl toplamda mısır dahil 13 milyon ton alım yapabildi. Bu yılda benzer bir rakam oluşması durumunda TMO tarafından alınamayan 17 milyon ton arpa, mısır, buğdayı; mevduat faizlerinin %50’lere vardığı bu dönemde kimler hangi fiyatlarda ürün alacaklardır? Daha açık deyişle kamunun fiyatları sabitlediği enflasyonist döneminde ürün simsarları neden kamunun alım yaptığı fiyattan ürün satın alacaklar? TMO ya ürün satamayan üreticiler açıklanan fiyattan %40 lara varan daha düşük fiyatlardan ürünlerini satmak zorunda kalacakları bir dönem yaşamaları muhtemeldir. TMO ya ürün veremeyen üreticilerimiz ciddi bir zarar ile karşı karşıya kalacaklardır.
Buğday ithalatının 15 Ekim’e kadar yasaklanması buğday ürün piyasalarını canlandırmaz!
Tahıllarda açıklanan fiyatlar Dünya fiyatları ile dolar bazında yakın durmaktadır. Ülkemizde döviz baskılandığı sürece Türk Lirası bazında ürün fiyat değişimi öngörülmemektedir. Döviz fiyatları çözülse de üretici açısından vadeli dönemde yakalanmaz ise değişen bir şey olmayacaktır. Ayrıca ülke stoklarında geçmiş yıldan yüksek kaliteli buğday bulunduğu ortamda kamu fiyatı baskılama gücünü koruyacaktır. Ancak yüksek kaliteli buğday stoklarda bitince doğal olarak un sanayicileri Ticaret Bakanlığına baskı yapacaklar. Bunu da bilen hükümet Ekim ayına kadar ithalat yasağı getirerek güya üreticiyi korumak izlenimi vermeye çalışıyor.
Arpa üretenin suçu ne?
Buğday ile Arpa aynı üretim özelliklerine sahip iki ürün. Her iki ürün aynı toprak ve iklimde yetişiyor. Ekim, gübre, ilaç, hasat maliyetleri çok yakın bir üründe fiyat makası %40 açıklanması görülmemiş bir yaklaşım olarak duruyor. Amaç arpa fiyatı düşük tutularak Hayvancılık maliyetlerini kontrol etmek olduğunu görüyoruz. Arpaya üvey evlat muamelesi yapmanın bedeli gelecek yıllarda üretici ekmeyerek yine hayvancılık sektörüne yansıyacağını bilmemek sektörü hiç bilmeyenlerin fiyat belirlediği anlamına geliyor. Söz konusu fiyat makası olduğu sürece gelecek yıl ancak hayvancılık yapan küçük işletmeler dışında kimse arpa ekmeye yanaşmayacaktır. Gelecek yıl arpa daha çok ithalat ile karşılanacaktır.
Adalet mülkün temeli değil mi?
Öte yandan yaş çay fiyatında %53, tahılda fiyat artışı ise en fazla %13 olarak belirlenmesi üreticiler arasında bir haksızlık olarak algılanmamış mıdır? Buğday üreticisi yapılan artışlar ile ilgili bölgesel bir korumacılık ile yapılan hakkaniyetsizliği görmüyor mu? Türkiye topraklarının %48 arpa buğday ekiliyor. Bu kadar büyük üretici kitlesini etkiyen ürünlerde hakkaniyetli olmayan fiyat yaklaşımlar toplumlara nasıl yansıyacaktır?
Bu yıl çiftçilere anız yaktıracaklar!
Mazot fiyatları artarken üretici bir sonraki yıl toprak hazırlığı yapacak parası yoksa üç olasılık üzerinde duracaktır. Birincisi üretimden vazgeçecektir. Bunu yapması teknik olarak çok zordur. Çünkü Türk Çiftçisi borçlu olduğundan üretimden çıkmaması zordur. Diğer bir alternatifi maliyetleri kısacak uygulamalara yönelecektir. Üretici davranış eğiliminde maliyet kısma yaklaşımına baktığımızda anız yakarak veya daha az gübre kullanarak yaptıklarını görmekteyiz. Anız yakmak yasal olarak suç ama anız yakmanın altında yatan ekonomik sebepler görülmeden anız yakmanın önüne geçilemez. Her iki uygulama üretime ve üreticiye zarar veren kısır döngü sarmalı olmasına rağmen ekonomik gerekçeler her zaman ön plana çıkabiliyor. Diğer bir seçeneği ise daha fazla borçlanarak ya da arazisini satarak işletme sermayesi elde etmedir. Banka faiz oranları ve kazanç oranlarına bakıldığında üretici açısından sürdürülemez borç batağına sürüklenmesi tehlikesi ortaya çıkıyor.
Ekiliş alanı artmıyor, sürekli ekilen alanlar kayıt altına alınıyor
Tarım Bakanımız sayın İbrahim Yumaklı tarımsal üretim alanımızın son üç yılda 4,5 milyon dekar artığını söylüyorlar. Söz konusu beyanatları verirken aslında fiyatların üreticilerin memnun olduğundan dolayı ekiliş alanlarımızın artığını ifade etmeye çalışıyorlar. Oysa gerçek öyle değildir. Evet resmi olarak ekiliş artıyor ama geçmiş yıllarda ekilip de miras hukukunun getirdiği zorluklardan kayıt altına alınamayan alanlar kayıt altına girdiğinden ekiliş alanı artıyor. Gerçekte bu kadar alan ekiliş alanı artsaydı rekoltede de olumlu yansımaları olacaktı. Zaten “Türkiye’de ekilmeyen alan var” gerçeği ile yola çıkmak Tarımsal hasılada yeterince büyüyememenin suçunu üreticiye atmaktan başka bir şey değildir. Sürekli tekrarladığımız gerçeği hatırlatmakta fayda vardır. Tarımsal üretim üretici açısından vatani bir görev değil; ekonomik faaliyettir. Para kazandığı sürece dağı da eker; taşı da.
Finans sektörü 2025 yılı için belirsizlikler oluşturuyor
Çiftçi para kazanamaz ise borcunu ödeyemez. 2017 ve 2018 yılında üretici para kazanmadığı (kamunun yine fiyat baskıladığı yıllar) Tarımsal NPL özel bankalarda %20 lere kadar yükselmiştir. Finans sektöründe oluşan hasarın bedelini hem finans sektörü hem de üreticiler daha yüksek borçlanma maliyeti ile karşı karşıya kalarak ödemişlerdi. Neyse ki hemen sonra Covit 19 ile beraber üretici ürün çıkış fiyatları üreticinin lehine döndü de bir miktar borcunu ödeyebilmişti. Bu yıla özgü Ziraat Bankası sübvansiyonlu tarımsal kredi politikaları değişmez ve kredi limitleri güncel koşullara göre revize edilir ise üretici borç yükü artarak bir yıl daha hem üretime devam edebilir, borçluluğunu bir yıl daha çevirebilir.
Son Söz: Görünmez el görünür kılındığında herkes görünenden adaletin ötesinde şeyler ister. Adalet de güçlünün insafına kalır.