30.10.24

Tarımsal Destekleme Politikalarında Sorunlar ve Sadeleşme Dönemi

Devletler Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlama, gıda güvencesi zincirini güçlendirme ve nispeten dezavantajlı olan kırsalda yaşayan üreticileri koruma ve konumlandırma için destekleme politikaları geliştirirler.

Destekleme politikaları devletin tarıma yönelik korumacılık politikasının önemli bir bölümünü oluşturur. Destekleme politikasının amaçlarına bakıldığında üretiminin yönlendirilmesi, üreticinin desteklenmesi ve ülke ekonomisindeki dengelerin korunması ve gelir adaletsizliğin azaltılması amaçlanır.  Tüm bu amaçlarının yanında üreticinin emeğini değerlendirmek, pahalılığı önlemek, dış ticarete konu ürünlerde iç piyasalarla dünya pazarları arasındaki fiyat dengesinin kurulması, teknik bazı konuların iyileştirilmesi, kayıpların minimize edilmesi ve üretimin sürdürülmesi amaçlanır.

Peki sonsuza kadar Tarım desteklenir mi? Daha açık söylemek gerekirse da aynı alanda sürekli desteklenir mi? Piyasa ekonomisi çerçevesinde oluşan fiyat dengeleri yetersiz ise, kaynaklar rasyonel kullanılmıyorsa, kimi ürünlerde arz talebi karşılayamıyorsa, üretim ve satışı üretici açısından riskli, ama talebi olan ürünlerin üretimi özendirilmek isteniyorsa, yeni ürünlerin üretimi tanıtılmak ve geliştirilmek isteniyorsa, destekleme politikası önlemlerinden mutlaka yararlanılır. Ama etki analizleri yapılarak; desteklemenin etkisi kalmadığında o destek programı tedavülden kaldırılır; kaynaklar başka konulara yönlendirilir. Yani Tarımsal üretim sürekli desteklenir ama içerikler sürekli değiştirilmek koşulu ile destekleme ve koruma politikaları güncellenir.

Ülkemizde maalesef desteklemede amaçlanan etki gücünü yitirmiş olsa da destekleme kazanılmış hakmış gibi yapışmış noktaya evrildiğini görüyoruz. Desteklemenin amaçların dışına sapmış olması siyasi beklentilere ve üretici dışında sektörden kazanç sağlayan odaklarının menfaatlerine dönük noktalara savrulmuştur. Bu durum kamu kaynakları ulufe dağıtır gibi algılanmasına neden olmuştur. Oysa ki Kamunun kaynakları toplum yararına toplum adına çiftçiye verilir. Çiftçi de bu destekleri amacına uygun kullanmakla yükümlü olduğu sürekli hatırlatılmalıdır.

Desteklemeler beş ana yapıda yapılmaktadır.  1. Doğrudan Gelire Yönelik Müdahaleler (Fark ödeme sistemi ve  Doğrudan gelir ödemesi) 2. Fiyata Müdahale (Destekleme alımı ve Müdahale alımı)  3. Girdi Destekleri  (tohum, mazot destekleri) 4. Doğrudan Üretim Miktarına Müdahale (üretim kotası) 5. Dış Ticaret Politikalarına Müdahale (Değişken gümrük vergisi, Sabit oranlı gümrük vergisi, İthalat kotası,  İhracat desteği) şeklindedir.

Bir de Sübvansiyonlar vardır. Bunlarda ikiye ayrılır. Para olarak verilen sübvansiyonlar (Kredi sübvansiyonları ve girdi sübvansiyonları) ve Gizli sübvansiyonlar (vergi kolaylıkları ve Tarım kesiminden gereksinimin üstünde ürün satın alması) şeklindedir.

Ülkemizde yukarıda yazılan destekleme kalemlerinden her türlüsü ürün bazında veya genel olarak destekleme kapsamında kullanılmaktadır. 2023 yılı itibari ile sayı net olmamakla birlikte 145 adet destek kalemi olduğu söylenmektedir. Tarım sektöründe her türlü destek ve koruma kalemleri olmasına rağmen miktarının yeterliliği, etkileri, hakkaniyetli olup olmadığı tartışma konusudur. En önemli tartışma konularının başında 2006 yılında çıkan Tarım yasasında destekleme miktarının GSMH %1 inden az olamaz maddesidir. Söz konusu maddeye bakıldığında 2024 yılı 91,55 milyar Türk lirası desteğin yasaya bakılmadan belirlediği görülmektedir. Bütçeden ayrılan kaynak miktarına bakıldığında çiftçi başına ortalama 42.500 TL bir tutara denk geliyor. 2023 yılının GSMH bakılarak %1  destek bütçesi ayrılsaydı en az 262 milyar verilecekti. Bu da 170 milyar Türk Lirası eksik destek veriliyor anlamına geliyor.  Yani bu yıl üretici ortalama 42 milyon değil söz konusu yasaya göre 122 milyon Türk Lirası destek alacaktı. Bu tartışmadan yola çıkılarak çitçinin yeterli desteklenmediği iddia edilmektedir. Bu noktada araştırılması gereken nokta bugün çiftçiye üç kat daha fazla destek verilseydi üretim artar; tarımsal sürdürülebilirlik direnci yükselir, üretim planlaması yapılabilir, gelir adaletsizliği düşürülebilir, gençler tarıma yönlendirilebilir miydi? Bu soruların cevabını şimdilik kimse ölçmediği için bilemiyor. Destek miktarının azlığının yanında destekleme miktarının fazlalığı da üretimde beklenen etkiyi ve dönüşümü sağlamayabilir. Gereğinden fazla verilecek destekler üreticiyi hantallaştırabileceği unutulmamalıdır.

Tartışma konularının biri de verilen destekler üreticiye mi verildiğidir. Daha açık söylemek gerekirse üretici emeğinin karşılığını bulamadığı için cebine eksik gelir girdiği için mi veriliyor? sorusudur. Bu konu da çok tartışmalı bir konu olup; ülkemizde tarımsal desteklerin daha çok girdi ve gıda ticareti yapanlar ile gıda sanayicisinin işine geliyor gibi bir algı ortada duruyor. Özellikle doğrudan gelir ve prim destekleri üreticiye veriliyor gibi gözükse de aslında sektörün diğer paydaşlarının işine geliyor oluşudur.

Diğer tartışmalı konulardan biri de desteklemelerin bölgesel dengeleri koruyup kollamadığı, küçük çiftlikleri büyütüp büyütmediği ve üreticiler arasında hakkaniyetli olup olmadığıdır. Tüm bu soruların cevaplarını araştıran olmadığı için net cevaplar verilemiyor. Örneğin ölçek ekonomisi büyük Konya, Sivas, Urfa gibi illerde aynı ürünü eken ile ölçek ekonomisi düşük diğer illerde destekleme politikaları farklı sonuçlar doğurmaktadır.

Destekleme konusunda en dikkat çekici konuların başında Tarımın her sorununda çiftçi desteklensin diyenlerin hiçbir veri ve bilgiye dayanmadan beyanat vermeleri olduğunu görüyoruz. Yanlış ve fazla desteklemelerin üretimi artırdığı, çiftçi refahını iyileştirdiği görülmemiştir. Tam tersi yanlış ve fazla desteklerin üretimi kısırlaştırdığı bilinmektedir. Tüm bu noktaları değinirken çiftçiler desteklenmesin demiyoruz. Çiftçi doğru miktar ve zamanda; zayıf noktaları iyileştiren, bölgesel dengeleri gözeten hakkaniyetli destekleme politikalarının gerekliliğini vurgulamak istiyoruz.  Çiftçi destekleniyor diye ürettiği ürün ucuza gitsin istemiyoruz. Çiftçi desteklenmesi adı altında sanayici ya da girdi üreticisi desteklenmesin diyoruz. Bir örnek vermek gerekirse Sertifikalı tohum desteği uzun yıllardır tahıl üretimine verilmektedir.  Başlangıçta verimliliği artırmak için çok değerli bir destek kalemi olabilir. Ama uzun yıllar ayni desteği ayni ürüne verirseniz destekleme üretime değil; tohum firmalarına sağlamış olursunuz.

Diğer etkileri tartışmalı desteklerden biri de yatırım destekleridir. Yanlış ürün, bölge ve kişilere verilen yatırım destekleri ülke kaynaklarının heba olmasına neden olmaktadır. Örnek olarak hayvancılık ya da seracılık yatırım destekleri gösterilebilir. Desteklemeleri işi bilmeyene, eş, dost, yandaşa verilmesi  üretimde bu gün yaşandığı gibi beklenen etki göstermesi mümkün olmamaktadır.

Diğer taraftan bugün uygulanan doğru destekleme kalemlerinin geliştirildiğini hatırlatmak gerekir. Örneğin  Tarsim sigorta havuz desteği iklim değişikliği etkilerinin daha yoğun olduğu yıllarda çok çok değerli olduğunu belirtmek gerekir.

Tartışılan konuların birisi de Tarımsal desteklemeler ile üretim planlanabilir mi? sorusudur. Kredi Kayıt Bürosunun her yıl düzenli olarak yaptırdığı ve benim de yürütücüsü olduğum Türkiye Tarımsal Görünüm anketi sonuçlarına göre Tarımsal desteklemenin amacı olan üretimi planlamanın etkisiz kaldığını gösteriyor. “Destekleri dikkate alarak ekim kararı veriyorum” diyen çiftçi oranımız %2 olarak çıkıyor. Bu sonuca göre bugün verilen desteklerin üretimi yönlendirecek güçte olmadığını söyleyebiliyoruz.

Ziraat Bankası kredi sübvansiyonlu desteği en çok eleştirilen konuların başında gelmektedir. Sübvansiyonlu kredilerin her yıl yüzdürülüyor olması kamu kaynaklarının hoyratça israfından başka bir şey değildir. Sübvansiyonlu kredi ile üretici para kazansın ya da kazanmasın veya kullandığı kaynağı üretimde kullansın ya da kullanmasın düşük faizli krediye erişim hakkaniyetsiz zenginleşme olarak algılanmaktadır. Lakin bu yıl gibi fiyatların üreticilerin alehinde baskılandığı kritik yıllarda üretimin sürdürülebilirliği için sübvansiyonlu kredilerin tüm üretici kesimine açılmasını mutlak gereklilik olarak görüyoruz. Aksi takdirde Türk tarımı çökme riski ile karşı karşıya kalması muhtemel hale gelmesi söz konusudur.

Tarımsal desteklemelerde bugün gelinen noktayı Tarım bürokrasisi de görüyor ve biliyor. Desteklemeleri yönetmekte zorlandıkları, etkilerinin sınırlı ve yetersiz olduklarını onlar da biliyorlar. İşte bu nedenle siyasi iradeyi de arkasına alarak desteklemede sadeleşme dönemine giriyorlar. İlk aşamasında nispeten daha kolay gözüken Hayvancılık sektöründen başladılar. Bir sonraki aşama bitkisel üretim için açıklanacak.

Yeni dönemde Hayvancılık desteklerini iki kategoriye indiriliyor. Temel hayvancılık Üretim desteği ve Geliştirme desteği şeklinde. Üretim desteğinde yönlendirici ve verimlilik hedeflenirken; geliştirme desteğinde hayvan ırklarının geliştirilmesi kültür ırklarının yaygınlaştırılması hedefleniyor. Böylece verimlilik ve rekolte artışı olması umuluyor.

Her tür buzağı, oğlak ve kuzuya destek verilerek üretim özendiriliyor.  Bütün bunlar yapılırken geçmişte çok fazla olan destek kalemleri sadeleşiyor ve evrak yükü azaltılıyor.

Sürdürülebilirlik için aile, genç ve kadın çiftçilere ek destekler ile özendiriliyor. Tabi kağıt üzerinde iyi gözükebilir ama uygulamada işler değişiyor. Sahibi bıyıklı ama evrakta kadın işletmeler çoğalacak anlamına geliyor. Devletin bunları iyi denetlemesi gerekiyor. Ya da arazi veya çiftlik babanın genç çiftçiler çoğalabilir.

Sonuç olarak destekleme politikalarımızda bakış açılarımızı değiştirmenin zamanıdır. Her sorunun çözümünün desteklemeden geçmediğini mutlaka bilmeliyiz. Desteklemeleri herkese ve her zaman olmamalıdır. Doğru işe doğru zamanda, doğru kişilere, kaynaklar ölçüsünde uygun miktarda olması elzemdir.  Tüm bunların dışında desteklemeler şeffaf, adil, hakkaniyetli, bölgesel dengelere gözeten, sürdürülebilirliği öne çıkaran, çevre ve insan sağlığını destekleyen, iklim krizine direnç sağlayan, küçük işletmeleri koruyan, dezavantajı grupları öne çıkaran, örgütlülüğü özendiren, siyasi beklentiden ve baskıdan uzak, üretim odaklı, pozitif dönüşüme yönlendiren, kayıtlılığı mutlaka öne çıkaran özellikler içermelidir.  Unutulmamalıdır ki destekleme bütçesi tüm bu ülkede yaşayan her kesin üreticiye verdiği kaynaktır. Bu kaynağı doğru ve yerinde kullanmak üreticinin de vatandaşlık sorumluluğudur.

Sadeleştirilmiş destekleme politikalarının sağlıklı işlemesi ve başarısı için üreticilerimize, sektör paydaşlarına ve halkımıza çok iyi anlatılması kilit önemdedir.