02.04.23

Tarımı Önemsemek ve Paydaşların Eksilmesini Önlemek Gerekiyor

Depremin Kıskancında Tarım:

‘Tarımı Önemsemek ve Paydaşların Eksilmesini Önlemek Gerekiyor’

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketinden olumsuz etkilenen sektörlerden biri de tarım. TUİK 2022 verilerine göre Türkiye’deki 238 milyon dekar tarım alanının 37.7 milyon dekarı, deprem bölgesinde bulunuyor. Toplam tarım ve ormancılık ürünleri ihracatının yaklaşık beşte biri ise deprem bölgesinden gerçekleştiriliyor. Bölgedeki tarımsal faaliyetlerden elde edilen son tahmini rakamlara göre 100 Milyar TL’yi aşkın tarımsal brüt hasıla tehdit altında.

Bölgeyi ve bölge tarımını iyi bilen biri olarak Genta Tarım Teknik Satış Müdürü Gökçe Atalay’dan deprem öncesi bölgedeki duruma, yaşananlara ve sürecin nasıl ilerleyeceğine dair görüşlerini bizimle paylaşmasını istedik. Tarım Gündem’e özel soruları yanıtlayan Gökçe Atalay’dan aldığımız yanıtlar şöyle oldu:

Deprem felaketinden önce genel olarak bölgedeki tarımsal üretim nasıldı?

Depremden önceki süreçte, girdi maliyetlerindeki fiyat istikrarsızlığı en büyük sorunlardan biriydi. Bölgenin tarımsal üretimdeki ana ürünü pamuktur. Pamuk fiyatlarının da düşük seyretmesiyle birlikte üretici, pamuk üretmezsem ne üretirim arayışındaydı diyebiliriz. Alternatif olarak suyun ve sermayenin yeterli olması durumunda mısır, aksi durumda ise kuru tarım ürünleri olan buğday, arpa mercimek gibi ürünler düşünülürken, diğer taraftan Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep bölgesi sebze üretimini de genişletebilirdi. Ancak diğer en büyük sorun olan kuraklık, alınacak kararları etkileyen en önemli faktör oldu. Kuraklığa bağlı olarak üretim deseni tamamen sorgulandı. Çünkü su yoksa mısır ve pamuk üretimi mümkün değil. Hangi kaynaklardan su sağlanacağı ve baraj doluluklarının durumu gibi birçok belirsizlik vardı.

Peki ekonomik olarak bölge ne durumdaydı?

Genta Tarım olarak ekonomik kısmı değerlendirecek olursak bir süredir baş bayi ya da alt bayi fark etmeksizin, bayilerimizin kendi sermayelerini kullanarak ödemelerini gerçekleştirdiklerini gözlemliyorduk. Bu ne demek? Hemen hemen bütün ödemelerimiz gerçekleşiyor ancak bayilerimizin sermayeleri giderek azalıyordu. Üretimle para kazanan kesim ise aynı alanda üretim yapamamaya, giderek üretim alanlarını daraltmaya başlamıştı. Önceden elindeki parayla bin dönüm ekim yapan üretici, üretimini kısıtlamak zorunda kaldı. Bu durumu daha çok sebze üreticisinde gözlemledik. İki yüz dönem havuç ekerken yüz dönüme düştü. Aslında para kazanabiliyordu, kar ediyordu ancak girdi maliyetlerindeki artış yüzünden yeniden aynı üretimi yapabilmek için üzerine para koyması gerekiyordu. Dolayısıyla bölgede aslında tam bir kaos vardı ve maalesef üzerine deprem felaketi yaşandı.

Yaşanan acı felaketten sonra bölge üreticisinin tepkisi nasıl oldu?

Böyle felaketlerde özellikle belli yaş grubunda ilk tepki, üretimi bırakmak yönündedir. Bu saatten sonra ne yapacağım, icara veririm şeklinde düşünür. Ancak 10-15 gün geçtikten sonra acı tablo ortaya çıktığında üretmek zorunda olduklarını fark ederler. Çünkü evleri, her şeyleri gitmiştir. Ekonomik yaraları sarabilmek için üretmeye devam etmek zorunda olduklarını anlarlar. Burada da aynı şeyler yaşandı. Bayi, bayiliğimi devam ettirmek zorundayım; üretici, üretime devam etmek zorundayım dedi. Bu noktada zaten ekimi yapılan ürünlerde gerekli olan ilaçlama, gübreleme ve budama gibi uygulamalar yapıldı. Ancak yeni yapılacak olan ekimler durdu. Bu da daha çok örtü altı sebze üretiminde yaşandı. Çünkü çok yıllık bitkilerde ya da makineli hasat yapılabilen ürünlerde bir şekilde çözüm bulundu. Ancak sebze üretimi, daha çok insan gücüne dayalı olduğu için, bir çözüm bulunamadı.

Bölgede üretimin nasıl devam edeceğini düşünüyorsunuz?

Öncelikle sebze üretiminde hızlı ve büyük oranda daralma yaşanacak. Diğer taraftan bahçesi, örneğin zeytinliği olan, bahçesine bakacak. Tarla bitkilerine bir yöneliş söz konusu çünkü bu noktada işçiliğin az olduğu ürünler tercih edilecek. Ancak tarla bitkilerinde pamuk elle de toplanıyor. Sonuç olarak üretici, pamuk ve sebze ürünü tercihinde daralmaya gitmek zorunda olduğunun farkında diyebilirim. Bu bölgelerde üretimin durduğu şehirleri konuşuyoruz. Ancak üretim durmasa bile başka büyük bir sorun daha var, bu konuda ayrı bir parantez açmak lazım. Öncelikle buradaki nüfusu besleyen bir üretim hacmi vardı ve şu anda nüfusta büyük kayıp var. Hayatta kalanlar da şehirleri boşaltmış durumda. Bu yüzden üretimde bir daralma kaçınılmaz. Ayrıca bölge aynı zamanda, ihracatçı bir bölge. Paketlemeden nakliyeye, üretimin birçok farklı halkası bu şehirlerde ve buralar da zarar gördü. Örneğin Adana’daki üretici, narenciyesini tüccara vermiş ama işlemesi Hatay’da. Bu yüzden Adana’daki üretici de ekonomik sıkıntıya girecek çünkü ürünün karşılığı yok. Ya da çırçır fabrikaları yıkıldığı için, ödemelerinde sıkıntı yaşanacak. Ama bu çırçır fabrikalarına Manisa’dan da pamuk geliyor Urfa’dan da. Bu şekilde bir ödeme sıkıntısı silsilesi de maalesef yaşanacak.

Peki gerek ulusal gerekse uluslararası sektör oyuncuları bu durumda nasıl aksiyon aldı?

Uluslararası şirketlerin ödeme sistemleri içerisinde finans sigortası vardır. Üretici ya da bayi, mal varlığını teminat olarak göstererek bu sigortadan yararlanır. Yaşanan depremle birlikte hemen sigortaların yükseltildiğini biliyoruz. Ancak devam eden süreçte uluslararası firmaların nasıl hareket edeceği çok önemli. Üreticinin üretime devam edebilmesi için tohum, bitki besleme ve bitki koruma ürünleri gibi girdilere ulaşabilmesi hayati önem taşıyor ve durumu zaman gösterecek. Yerli firmalar ise her türlü desteği sağlıyor. Hem yerli firmalar adına hem de Genta Tarım olarak kendi adımıza konuşabilirim ki, alacaklarımızı öteledik ve sevkiyatlarımıza devam ettik. Karşı tarafa ödemelerini rahat planlayarak işlerine devam edebileceği ortamı yarattık. Asla sevkiyatları durduralım, bekleyelim, bakalım ne olacak şeklinde davranmadık. Özellikle iç tüketim için diğer iller, bu bölgelere öncelik tanıdı ve destek olabilmek için kendi işçisini ve kamyonlarını gönderip, oradaki ürünü tarladan kaldırdılar. Bu anlamda da çok akıllıca hareket edildi.

Bölgedeki zararın boyutlarını şu anda kestirebilmek mümkün mü?

Bölgede üreticinin ne kadar zarar gördüğünü şu anda kimsenin bilmesi mümkün değil. Ancak bizler, bayiler tarafını biliyoruz. Hem hayati hem de maddi zarar görmüş çok fazla bayi var. Büyük bayiler arasında çok fazla yaşam kaybı var. Hepsine tekrar rahmet ve yakınlarına baş sağlığı dilerim. Ekonomik olarak ise depolarını, iş yerlerini kaybeden çok fazla bayi mevcut. Şu anda çalışma şartları da çok kötü tabii. Depolardan kurtarılanlar farklı bir yere tekrar depolandı ama insanlar korkudan kapalı alanlara giremiyorlar. Üretici geldiğinde, istediği ürünü veriyor ve tekrar kapatıyor. Özellikle Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş bölgelerinde hem tarım hem de bölge halkı için sıkıntılı süreç maalesef hemen düzelecek gibi değil. Aslında 11 il diyoruz ancak bu üç il dışında kalan yerler faaliyetlerine başladı. Örneğin Urfa, Antep, Diyarbakır depremden aynı ölçüde etkilenmedi. Ancak bu noktada ortaya çıkan başka bir durum var; üretim sisteminde aksamalar olacak. Üretici monilya ilacını atamayacak ya da sert çekirdekli seyreltme döneminde işçi bulamayacak ve bu üretime direkt yansıyacak. Ürün elde etse bile kaliteli ürün elde edemeyecek. Dolayısıyla zararın boyutlarını zamanla anlayacağız.

Bu noktada sizce neler yapılabilir?

Bize düşen üreticiyi desteklemek ve bu süreci en az zararla atlatmasına yardımcı olmak. Şu anda her bir yardımın, her bir dokunuşun büyük etkisi var tabii ki, öncelikle morallerini yükseltiyor. Sonrasında onlara rehberlik etmek çok önemli; doğru yöntemleri göstermek, üretmeye devam etmelerini sağlamak ve bunun için gereken ne varsa yapmak. Ancak bu noktada organizasyon dahilinde hareket etmek de bir o kadar önemli. Zaten bir organizasyon yetersizliği var. Dolayısıyla sistematik ve sürdürülebilir desteğe ihtiyaç var. Bizler tabii ki elimizden geleni yapıyoruz fakat bizlerin yardımından önce devletin yol göstericiliğine ihtiyaç var. Bizim yaptıklarımız küçük dokunuşlar olarak kalır sadece. Büyük yaraları biz kapatamayız, bu noktada devlet müdahalesi şart.

Genta Tarım olarak siz nasıl aksiyon aldınız?

İnsani yardımlar zaten yapılabileceği kadar yapıldı, yapmaya da devam ediyoruz. Onun yanı sıra önce kendi ekibimizin refah durumunu düşündük. Ekibimizden bir can kaybı yaşanmadı ancak yaşadıkları yerleri kaybedenler var ve sadece ekip üyesi değil, düşünmemiz gereken bir de ailesi var. Ekibimizi toparlayalım ki o bölgede ihtiyaç duyulan rehberliğe devam edebilsinler diye düşündük ve güvenli çevre illere onları yerleştirdik. Şu anda deprem bölgesinde kalmasalar da haftada 2-3 gün buralara gidip ihtiyaçların karşılanmasını koordine ediyorlar ve aynı zamanda üreticilere, yapılması gerekenler konusunda teknik destek veriyorlar. Bizim yapabileceğimiz en önemli şey tarımın devam etmesini sağlamak için paydaşlarımızın ihtiyaç duyduğu hamleleri yapmak diye düşünüyorum. Tarımı önemsemek ve ciddi paydaşlarının eksilmesini önlemek gerekiyor. Yani tarıma ciddi yatırım yapan ve tarımdan bir zümreyi etkileyen kısım korunmalı. Üreticilerin üretime devam edebilmesi için ekonomik gücü, üretim sahaları korunmalı. Korunmalı ki insanlar bu şehirleri ve üretimi terk etmesinler. Genta Tarım olarak üretimin devamlılığını sağlamak adına elimizden ne geliyorsa yapıyoruz ve yapmaya da hazırız.