Tarım teknolojilerinin gelişim süreci, Endüstri 4.0 tarihinde yatıyor. Hassas tarımın devamı olarak nitelendirilen Tarım 4.0, Türkiye’de henüz odağına oturmuş olarak değerlendirilmiyor.
Tarımın gelişim sürecini anlayabilmek için endüstri tarihine bakmamız gerekiyor. Bu sürece baktığımızda Endüstri 1.0’dan 2.0’a ve 2.0’dan 3.0’a yaklaşık yüz yılda geçilirken 3.0’dan 4.0’a yalnızca 49 yılda geçildiğini ve bu değişimin tarıma da yansıdığını görüyoruz.
Endüstri 4.0’ın tarıma yansıması olan Tarım 4.0, 90’lı yılların sonuna doğru gelişme gösteren hassas tarımın devamı olarak nitelendiriliyor. Geniş veri tabanı ile dijital bilgi işlemi bir araya getirerek, bu hedefe bir sistem yaklaşımı ile erişebilen 4.0, sadece çiftlik süreçleriyle sınırlı kalmıyor; topraktan tüketiciye kadar olan tarım ve gıda zincirine bütünsel yaklaşımı içeriyor.
Türkiye’de Tarım 4.0 kavramı ne kadar yerinde kullanılıyor? Peki Türkiye’deki çiftçi yapısı, 4.0’a adaptasyon konusunda ne durumda? Tarım 4.0 teknolojileri ülkemizde doğru yönetiliyor mu? Türkiye’de tarımsal teknoloji bir araç mı yoksa amaç olarak mı kullanılıyor?
Tarım 4.0 konusunda bunlar gibi pek çok sorunun yanıtını almak üzere Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sümer TÖMEK BAYINDIR ile görüştük. Sevgili Sumer Hanım, sorularımızı Tarım Gündem okuyucuları için yanıtladı:
Sizce Tarım 4.0 terimi ne kadar doğru ve yerinde kullanılıyor?
Tarım 4.0, aslında sanayi 4.0’ın tarıma uyarlanması. Sanayide giderek artan teknolojik uygulamalar ile bir devrimden bahsedildi ancak ben bunun bir devrim olduğunu düşünmüyorum. Bir değişim ve ilerleme tabii ki söz konusu ancak devrimsel nitelikte değerlendirilmesi için henüz şartlar tamamlanmadı. Çünkü 4.0 dediğimizde, neredeyse insandan bağımsız bir teknoloji kullanımı kastediliyor ancak biz henüz insana bağımlıyız. Bu noktada otomasyon kelimesini kullanmak daha doğru olur. Sanayide bu otomasyonu sağlayan teknolojinin tarıma yansımasına tarım 4.0 diyoruz, dolayısıyla yeni bir şeyden bahsetmiyoruz aslında. Bu noktada da hassas tarım teriminin kullanılması daha uygun olabilir.
Peki 5.0 söylemleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
İnsanlar, konuyu biraz abartarak 5.0’ı gündeme taşıdılar. Bunun konuyu farklı kapsamlara sokmaya çalışmaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Şu anda tüm dünyada, mevcut bütün teknolojilerin uygulanması 4.0 olarak tanımlanıyor ve 4.0 zaten tüm bağlantısallığı, robotları, makine öğrenmesi, yapay zekayı ve hatta zihin kumandasını dahi kapsıyor. Bu noktada 5.0 ile ne kastediliyor muğlak doğrusu. Bazı tanımlara göre insan işbirliğini, yönetişim gibi süreçleri dahil etmek deniyor ki bunlar zaten temel kavramlar. İnsan tasarımı, işbirliği ve yönetişimi olmadan teknolojiden bahsedemeyiz.
Teknoloji bir araç mı yoksa amaç mı olmalı?
Öncelikle bu teknolojilerin numaralandırılması ne kadar doğru, bence orası da bir tartışma konusu. Çünkü terimin, kullandığınız araçlar üzerinden belirlenmesi yerine amaç üzerinden belirlenmesi önemli bir nokta. Bizim amacımız ne? Tarımı hassaslaştırmak. Bir üretimi gerçekleştirirken, örneğin çevreye verilen zarar ve miktar artışı gibi, negatif ve pozitif çıktıları olur. Bu negatif ve pozitif çıktıları ne kadar yönetebiliyorsak etkimiz de o kadar pozitif ya da negatif yönde oluyor. Peki senin amacın ne? Kalite mi, miktar mı, doğallık mı? Üretici benim domatesim az olsun ama organik olsun, ben katma değeri yüksek bir ürün olarak onu satmak istiyorum diyebilir. Kullanacağı teknoloji de buna göre şekillenecektir. Sonuç olarak amacımız pozitif etki yaratmak ve bunu yaparken teknolojiyi araç olarak kullanmak olmalı.
Teknoloji kullanımında ölçek, belirleyici bir kriter değil mi?
Teknolojiler aynı anda hayata geçer ve topyekûn kullanılır gibi bir durum, dünyanın hiçbir yerinde söz konusu değil. Hem sanayide hem de tarımda küçük, orta ve büyük işletmeler vardır. Bu işletmeler ölçeğine göre ihtiyaçlarını belirler ve ihtiyaçları birbirine göre değişkenlik gösterir. Örneğin bütün işletmeler süt sağımı yapar ancak bunu yaparken farklı araçlar kullanırlar ya da herkes toprağını işler, tohumunu eker ama bunu ölçeği doğrultusunda insan gücüyle de yapabilir, makineyle de yapabilir. Tabii ki burada ihtiyacı ölçek ve üretim amacı belirler. Şimdilerde teknolojiyi savunanlar, hassas tarım için ölçeği ve amacı dikkate almaksızın mutlaka teknolojiyi kullanacaksın gibi bir durumu da savunuyorlar. Bu noktada her ne kadar teknolojiyi savunan tarafta konumlansak da sadece teknoloji kullanmış olmak için teknolojiyi kullanmaya karşıyım. Çünkü günün sonunda bir bakıyorsunuz o teknolojiler çöp olmuş.
Doğru yöntem sizce nedir?
Bu konuda artık birleştirici platformlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. İnsanoğlunun aklı tekelleşmeye daha yatkın çalışıyor. Şu anda da maalesef sektörde benim platformum olsun, benim mobil uygulamam en çok kullanılsın gibi bir tekelleşme arayışı söz konusu. Özellikle tarım teknolojilerinde bu daha fazla çünkü sanayide çok fazla rekabet var ve bu tür platformların varlığına alışkınlar, daha paylaşımcı ilerleyebiliyorlar. Tarımda paylaşımcılık maalesef pek yok. Öncelikle bunların doğru bir kültürle birleştirilmesi gerekiyor çünkü önemli olan aslında kültür. Bu konuda Türkiye, dünyanın belki de en eski tarım kültürüne sahip olduğu için çok şanslı bir ülke. Biz bu şansı ne kadar doğru kullanıyoruz, orası tartışılır.
Teknoloji konusunda sektörde bir kaos ortamı olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye’deki mevcut durumda vatandaşlar olarak bizler, devletin görevlerini üstlenmeye soyunduk. Eğitim vakfı kurup öğrencilere burs vermeye, okullar açmaya çalışıyoruz. Tarımda da bu söz konusu ve çok tuhaf bir durum. Diğer yandan teknoloji olsun diye hepimiz pek çok şeyin peşinde koşuyoruz. Tarım Bakanlığı’nın bizzat kendisinin kendi insan kaynağı ve bilgi birikimi ile yapacağı ve çok daha iyilerini yapabileceği toplantılarda, buluşmalarda başkalarından medet umuluyor. Tarım odaklı bir toplantı olması gerekirken bir bakıyorsunuz, sırf teknoloji konuşulsun diye tarım dışı kişilere söz veriliyor. Bu yeni bir durum değil, yaklaşık 8-10 yıldır böyle ve beni çok üzüyor. Tarımda bu kadar mı teknoloji konuşabilecek kimse yok? Tabii ki var, örneğin bir makine üreticisi zaten mecburen teknolojiyi kullanmak ve aynı zamanda teknoloji üretmek zorunda. Şu anda herkesin bir yerinden çekiştirdiği tam bir sahipsizlik söz konusu.
Denetimsizlik, teknolojinin önünde de bir engel oluşturuyor?
Hep bahsettiğimiz konu denetimsizlik. En önemlisi de sağlık denetimi yok. Örneğin süt sağılıyor ve marketin kapısına gelinceye kadar gıda muamelesi görmüyor. Bu o kadar tehlikeli bir durum ki; o süt sağılırken bakteri bulaştı mı, kullanılan malzemelerden ağır metal geçişi oldu mu, hayvanların sağlığı nasıldı? Bu kısımları kimse bilmiyor ve denetim kurumlarından ya da üst düzey yöneticilerden çok da kimsenin umurunda değil gibi. Hal böyleyken hangi teknolojiyi konuşacağız ya da zaten gıda güvenliği söz konusu değilken teknolojiden nasıl bahsedeceğiz? Elde kalan yalnızca miktar için teknoloji olur; daha çok daha çok daha çok üretmek.. Miktara oynandığında, teknolojinin getirisi daha az girdi kullanımı ve daha doğa dostu üretimin de bir anlamı kalmıyor, tek üründen çok miktarda üretmek için toprağa da zarar sürüyor. Belki üretici tarafında bir miktar ekonomik getirisi oluyor ama o kadar. Teknoloji üretimi ve doğru kullanımı konusu henüz Türkiye’de odağına oturmadı.
Çiftçi, teknoloji kullanımı konusunda sizce bugün hangi noktada?
Türkiye, zaten teknolojiyi ileri seviyede kullanan bir ülke. Çiftçimiz de sürece hemen uyum sağlama yeteneğine sahip. Yeter ki işine yarasın ve ona bir kazanç sağlasın. Tabii ki kısa sürede tüm teknolojilere uyum sağlamalarını beklemek yanlış olur. Bu zaman içerisinde, bir geçiş şeklinde olacak. Bu noktada da çıkış noktası kimin, hangi teknolojiye, ne kadar ihtiyacı var olmalı.
Tarımda teknolojinin yaygınlaşması için ortak makine kullanımı ya da kooperatifleşme bir çözüm diyebilir miyiz?
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, ortak makine kullanımı konusu vardır. Öncelikle Atatürk, bu konuyu çok önemsemiş ve bu dönemde çok akıllı adımlar atılmış. Zaten kooperatif ve birliklerin kuruluşu, bu şekilde gerçekleşmiş. Bu sayede Türkiye, çok hızlı kalkınmış. Fakat zamanla bu yapının içerisine siyaset karışmış ve sistemde bozulma yaşanmış. Geçmişte olup da bugün artık var olmayan maalesef birçok enstitü ve kurum var. Yaşanan bozulma ile birlikte çiftçi de bu kurumlara güvenini kaybetmiş. Tabii ki teknoloji kullanımını yaygınlaştırmada da yapılacak en mantıklı hamle kooperatifleşme ve profesyonel çiftçi örgütleri aracılığıyla ortak makine kullanımının özendirilmesi çünkü makine ile birlikte zaten teknolojiyi de kullanıyor olacaklar.
Dernekleşme fikri nasıl ortaya çıktı ve Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği ne zaman kuruldu?
Dernek fikri, örgütlenmeyi seven biri olarak benden çıktı. Tarımda, sektörün ihtiyaçlarını doğru okuma becerisine sahip kişilerin bir araya gelmesi gerektiğine hep inandım. Türkiye’nin bir tarım ülkesi olması için yapılacak çalışmalarda, akıllı ve hassas tarım teknolojilerinin etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak üzere öncü bir rol üstlenmek amacıyla da 2018 yılında Tarım 4.0 Teknoloji ve Etki Derneği’ni kurduk. Bu noktada özellikle 4.0’ı kullandık çünkü dikkat çeken kullanım bu. Faaliyetlerimizi tarım, teknoloji ve etki odağında çalışarak yürütüyoruz. Kurucularımız genellikle tarım makineleri üreten kişilerden oluşsa da zaman içerisinde, konu hep tarım ve gıda olarak kalmak üzere, aramıza farklı alanlarda uzmanlaşmış kişiler de katıldı.
Dernek yapısı hakkında bilgi verir misiniz?
Her dernek gibi yönetim kurulu, danışma kurulu ve üyelerden oluşuyoruz. Çalışmalarımızda, teknolojiyi araç olarak kullanıp, tamamen amaca yönelik ilerliyoruz. Bunlar sağlıklı toprak, sağlıklı gıda, korunmuş doğa, ormansızlaşmayı önleme gibi konulardan oluşuyor. Ancak üye sayısını arttırmaktan ziyade etki alanımızı genişletmek üzere çalışıyoruz. Bu amaçla daha geniş bir halka olarak genç çiftçiler ağını kurduk. Tarım Filizleri Genç Çiftçiler Ağı’nda, yalnızca çiftçi olmak isteyen gençler değil ayrıca mühendis, akademisyen, bilim insanı, işletme sahibi ve tarım alanında kariyer yapmak isteyen herkes yer alabilir. Genç Çiftçiler Ağı’nın ayrı bir yönetmeliği ve kriterleri var, gençler kendileri yönetiyorlar. Bu toplulukta, üyelere herhangi bir yükümlülük yansıtmıyoruz sadece onları yönlendiriyor ve destekliyoruz. Ayrıca zirveler ve toplantılar düzenliyoruz. Diğer yandan girişimcilik konusu, trend deyim ile söyleyecek olursam Start-Up’lar yeniden gündemde. Bu konuda değer ihtiva edenlerin öne çıkmasını, tutarlı bir iş çıkarmış ve geleceği olanların ayrılmasını istiyoruz. Nitelikli işlerin yatırımcıyla buluşması noktasında organize eden rolünü, dernek olarak üstlenmeyi hedefliyoruz.
Gerçekleştirdiğiniz zirveler hakkında bilgi verir misiniz? Bundan sonraki organizasyon planlarınız neler?
Dernek olarak ilk zirvemizi 2021 yılında, online olarak gerçekleştirdik. 22-23 Şubat 2024 tarihinde ise ikinci zirvemizi düzenledik ve bu fiziksel olarak bir araya geldiğimiz bir zirve oldu. Bu zirvede ana konumuz onarıcı tarım kapsamında farklı alt başlıklara yer verdik. Örneğin topraktan insana tek sağlık konusunu, bu zirvede ilk kez biz ele aldık. Yine tarımda etik finans ve etki odaklı ilk oturumu burada yaptık. 2024 yılı itibariyle gündemimizde küçük küçük, birkaç toplantı organizasyonu var. Bu toplantılarda daha butik ve ürün odaklı ilerlemeyi planlıyoruz. Yıl içerisinde, 3 farklı tarım şehrinde toplantı düzenlemek istiyoruz. Bu toplantılarla amacımız farkındalık yaratmak, bir araya getirmek. Sosyal medya bu anlamda çok güçlü bir mecra olsa da her şeyi sosyal medya düzeyinde anlatamayız. Bu noktada fiziksel olarak bir araya gelinmesini çok önemsiyoruz ve istiyoruz ki liderler öne çıksın ve çiftçilerimiz, gençler ve tüketicilerimiz doğru bilgi ve yetkin kişilere erişebilsin. Temel olarak tüketicinin bilgilenmesini ve hakkını savunmasını da dernek olarak amaç ediniyoruz çünkü tüketicinin gücünün kimsede olmadığını biliyoruz. Önünde sonunda vatandaşın dediği olur.