Tarımda fikri haklar, genel olarak bildiğimiz patent ve markayla birlikte ıslahçı hakkını ve coğrafi işaretleri ifade ediyor. Bugün Türkiye’de özellikle tarım sektöründe fikirler gerçek karşılığını bulamıyor. Genel anlamda fikir sahiplerinde ne yazık ki hak farkındalığı düşük kalıyor.
Tarımda fikri haklar, uluslararası hukukta tartışmaların fazla olduğu bir konu. Çünkü özellikle iklim değişikliği gibi sorunlar ve ekonomik sistem, tarımda sürekli yeni ve farklı fikirleri aratıyor. Yeni ve farklı fikirler ancak değerini bulabildiği ortamlarda yeşerebiliyor ve çoğalabiliyor. Bunun sağlanabilmesi için fikirlerin korunması ve doğru şekillerde ürüne dönüştürülebilmesi gerekiyor.
Türkiye’de fikirler karşılığını bulamıyor
Hukuk, bu noktada fikirlere kalkan oluyor ve onları koruyucu mekanizmalar geliştiriyor. Bu mekanizmalar doğru kullanıldığı ölçüde söz konusu fikri hak değerini bulabiliyor. Değerini bulan fikri hakkın sahibi, bu fikrin gelişimi veya yeni fikirler için çalışabiliyor.
Bugün Türkiye’de özellikle tarım sektöründe fikirler gerçek karşılığını bulamıyor. Genel anlamda fikir sahiplerinde ne yazık ki hak farkındalığı düşük kalıyor. Bu belki “hak” kavramının soyutluğundan veya bu hakkı değere dönüştürebilecek mekanizmalara erişim yoksunluğundan kaynaklanıyor.
Markalaşma algısı ülkemizde düşük
Tarımda fikri haklar, genel olarak bildiğimiz patent ve markayla birlikte ıslahçı hakkını ve coğrafi işaretleri ifade ediyor. Ürün çeşitliliği, coğrafi farklılıklar ve zorluklar ve ihtiyaca göre değişen üretim yöntemleri, tarımdaki teknolojik gelişimi sürekli olarak körüklüyor. Bu nedenle tarım, buluşun fazla olduğu, patent başvurusu yüksek sektörlerden biri.
Buluşun yeni bitki çeşitleri üzerinde olması halinde ise farklı bir fikri hak söz konusu. Islah faaliyetleri sonucu ortaya çıkan yeni bitki çeşitlerine Avrupa ve Türk hukuk sistemlerinde patent benzeri bir hak olarak ıslahçı hakkı tanınıyor. Tarım alanında marka ise ıslahçı, buluşçu ve üreticilerin ürünlerine pazarda koydukları ve anıldıkları isimleri ifade ediyor. Bu nedenle hem buluşçu ve ıslahçılar için hem de üreticiler için önem taşıyor. Marka sayesinde piyasada tanınırlık ve güvenilirlik sağlayarak ürününe değer katabiliyorlar. Ancak markalaşma algısı ülkemizde çok düşük ki bu sorun, özellikle uluslararası pazarda yer almak için önemli bir engel.
Fikri haklar neden önemli?
Fikri hak sahipleri esas itibarıyla tacir değiller. Daha çok yaratım güdüsü olan, bilgi ve birikimiyle “yeni”ye ulaşmaya çalışan kişiler. Bu sebeple bu kişileri öncelikle yarattıklarına önem vererek teşvik etmek, sonra da bu kişilere çalışmalarının bir değer olduğunu göstermek gerekiyor ki hem “yeni”yi aramaya devam etsinler hem de bu arayışları onların hayatlarının odağı olsun.
Bu odağı oluşturmak için elbette fikri hak sahiplerinin ekonomik olarak da tatmininin sağlanması önemli. Örneğin tohum ıslahı yapan ıslahçıya hakkının değerini anlatmalı ve onu hukuken korumalı ki yeni fikirlere hevesi olsun ve de emeğinin karşılığını alsın. Böylelikle fikir sahipleri inovasyonun devamlılığını sağlayabilir ve sektörde de daima ilerici-yenilikçi rekabeti oluşturabilir.
Tescil, hukuki koruma sağlıyor
Fikri haklar içerisindeki ıslahçı hakkı, marka hakkı ve patent hakkı; ülkemizde bu konudaki resmi yetkili kurumlarda resmi kayıt altına alınarak yani “tescil” edilerek kazanılıyor. Hukuk sistemimiz bu noktada her biri için ayrı ve detaylı prosedürler getiriyor. Başta “yenilik” şartı olmak üzere kanunun aradığı şartları yerine getirerek prosedürlerini tamamlayan hak sahipleri tescil sayesinde, hukuki korumaya kavuşuyor. Tescil, hak üzerinde tek yetkili olma hakkını sağlıyor. Örneğin bir başkası, buluşçunun izni olmadan patentini kullanırsa, buluşçunun onu engelleme ve gerekirse uğradığı zararları tazmin ettirme hakkı doğuyor. Benzetme yapmak gerekirse, yapılan tescil, fikri hak sahibine hakkın “tapu”sunu sağlıyor.
Popüler kültürde hata payı
Atalık tohum olarak piyasaya sunulan birçok ürünün atalık olmadığı hatta aralarında ıslahla üretilmiş tescilli çeşitler olduğu görülüyor. “Atalık tohum”, “kooperatif”, “organik tarım” gibi bazı anahtar kelimeler piyasada fazla kullanılıyor çünkü tüketicide karşılık buluyor. Ancak bunların içi ne kadar dolu, karşılığı ne kadar var? Tüketici, sağlıklı gıda, yerel üreticiye destek veya ekosistemi korumak gibi düşüncelerle atalık tohum tercih etmek istiyor belki ama atalık tohumu endüstriyel yöntemlerle yetiştirdiğinizde hem sağlıklı gıda elde edemiyorsunuz hem de ekosisteme zarar veriyorsunuz.
Oysa iklim değişikliğiyle mücadelede tarımsal üretim yöntemlerimizi değiştirmeye çalışsak da ıslah edilmiş çeşitle birçok problemin kendiliğinden ortadan kaldırılabildiğini biliyoruz. Örneğin daha az su veya daha az gübre ve ilaç kullanmak için yöntemler geliştiriyoruz. Öte yandan daha az suya ihtiyaç duyan, hastalık ve zararlılara daha dirençli çeşitlerle bunu başından çözebiliyor, hem ekolojik hem ekonomik fayda sağlayabiliyoruz.
Kaynak: ipra.org / (https://tarimdafikrihaklar.com.tr/2024/08/20/ipranin-hikayesi-ekoiqda/)