29.05.25

Tarım Sektörü 2024’te Dayanıklılık-Kırılganlık Sınavı Verdi

Tarım sektörü, 2024 yılını artan maliyetler, döviz kuru dalgalanmaları ve enflasyonist baskılar nedeniyle zor bir yıl olarak geride bıraktı. Maliyet artışı, üreticileri zorlayan en önemli faktör olarak öne çıksa da iklim değişikliği de en az maliyet artışı kadar üreticileri zorlayan bir faktör oldu. 2025 yılının ilk aylarında devam eden kur yükselişi, zirai don gibi iklime bağlı yaşanan olumsuzluklar ve ülkedeki politik gerilim, bu yılın da çok kolay bir yıl olmayacağının sinyallerini veriyor.

Her sektörde önemli bir enstrüman olan finansman, böylesi zorlu yıllarda daha da büyük önem taşıyor. Üreticilerin, zorlu şartlara rağmen üretime devam edebilmesi ise ancak finansmana erişimiyle mümkün. Tarım Gündem Dergisi olarak, Mart-Nisan sayımızda giriş konusu olarak ‘Tarım Finansmanı’na yer verdik.

Bu konuda özel röportaj konuğumuz Frankfurt School of Finance and Management Tükiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölge Ofisi Kıdemli Proje Müdürü Serkan VEZİROĞLU, oldu ve sorularımızı şu şekilde yanıtladı:

 2024 yılını genel olarak değerlendirecek olsanız neler söylersiniz?

 2024 yılı tarım sektörü açısından üretimden maliyetlere, döviz kurlarındaki dalgalanmalardan enflasyonist baskılara kadar çok boyutlu bir dönüşüm yılı oldu. Ancak, bu baskılara rağmen Türkiye’de tarımsal üretim genel anlamda dirençli kalmayı başardı. Bitkisel üretim sektörlerini incelediğimizde 2024 yılında bir dengelenme yaşandığından bahsedebiliriz. Ancak geçtiğimiz yıl hayvansal üretimde hayvan sayılarındaki düşüş dikkat çekiyor. Bunun yanında sektör, genel ekonomide alınan sıkılaştırıcı önlemlere rağmen 2024 yılında %3,9 oranında reel büyüme kaydederek milli gelir artışının üzerinde bir performans gösterdi.

Üreticileri zorlayan en önemli etmen maliyet artışı oldu diyebilir miyiz?

Belirtilen kur artışı, enflasyon gibi etkiler neticesinde 2024 yılında da üretim maliyetlerinin artışı üreticileri zorlayan en önemli unsur olarak karşımıza çıktı. 2024 yılında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in açıkladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni incelediğimizde maliyet artışlarının nispeten dengelendiği görülse de yıllık artış oranının %30’un üzerinde kalmaya devam ettiği görülüyor. Bu durum, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da üreticilerin üretim davranışlarını doğrudan etkiledi ve üreticileri üretim yöntemlerini artan maliyet koşullarına uyum sağlamaya yöneltti. Maliyet artışları üzerinde bir diğer önemli etken kur artışı olarak ön plana çıkıyor. Özellikle akaryakıt, yem, gübre, pestisit gibi ithalata dayalı girdiler kur etkisinden ciddi şekilde etkilendi.

Peki üretici ve tüketici fiyatları arasındaki fark bakımından değerlendirir misiniz?

2024 yılı boyunca tarım sektöründe üretici ve tüketici fiyatları arasındaki uçurum da önemli ölçüde artış göstererek, fiyat istikrarsızlığı en çok tartışılan konular arasında yer aldı. Özellikle süt ve kırmızı ette tüketici tarafında maliyetlerin çok üzerinde fiyat artışları yaşanmış olmasına karşın, üreticiler çoğu zaman maliyetin altında satış yapmak zorunda kaldı. Örneğin temmuz ayında üreticinin çiğ süt maliyeti litre başına 17,5 TL civarında hesaplanırken, birçok üretici sütünü 11-12 TL gibi maliyetin altında fiyatlarla sattı. Bitkisel üretimde de buğday, salçalık domates, zeytinyağı gibi ürünlerde gerek düşük alım fiyatları gerekse dış ticaret politikaları nedeni ile üretici tarafında mağduriyetler meydana geldi.

Yaşanan olumsuzluklarla birlikte sektör büyüme ya da küçülme eğilimi gösterdi demek mümkün mü?

2024 yılı, Türkiye tarım sektörü için hem dayanıklılığın hem de kırılganlıkların açık bir biçimde ön plana çıktığı farklı bir yıl olarak değerlendirilebilir. Sektör, kur dalgalanmaları, yüksek enflasyon, artan girdi maliyetleri, fiyatlama mekanizmasındaki problemler gibi çok yönlü baskılara rağmen yıl genelinde reel büyüme göstermeyi başardı. Çiftçilerin ürün desenini değiştirme, daha az girdi kullanma gibi esnek üretim stratejileriyle bu baskılara karşı dayanıklılık geliştirmeye çalıştığını gördük.

Bu durumdan çıkarılacak sonuç nedir?

Bu durum, uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken bazı yapısal sınırları gösteriyor. Üretimin sürekliliğini sağlayan bu dirençli yapı, aynı zamanda çiftçilerin ekonomik olarak daha güçlü ve öngörülebilir bir ortamda faaliyet göstermelerine yönelik ihtiyaçlarını da bizlere göstermiş oldu.

Yüksek girdi maliyetlerinin üretici tarafındaki karşılığı nasıl oldu?

 Çalışmalarımız neticesinde gözlemlerimize göre üreticilerin en temel sorunları arasında yüksek girdi maliyetleri başı çekiyor. Gübre, mazot, tohum ve yem gibi temel girdilerdeki fiyat artışları, çiftçilerin üretim planlarını doğrudan etkiledi ve çoğu zaman daha az girdi kullanımı ya da düşük maliyetli ürünlere yönelme gibi stratejik değişikliklere neden oldu.

2024 yılının en önemli zorluklarından birinin de iklim değişikliği olduğunu söyleyebilir miyiz?

İklim değişikliğinin tarımsal üretime etkilerinin, üreticilerin yaşadığı bir diğer önemli sorun olarak karşımıza çıktığı çok doğru. 2024 yılında, Türkiye genelinde yaygın bir kuraklık yaşandı. Ancak, yağış rejimlerindeki düzensizlikler, mevsimlerin öngörülemez hale gelmesi ve mevsimsel koşulların ötesinde, hava olaylarının ani ve yoğun yaşanması üreticileri gerek üretim planlamalarında gerekse üretim sürecinde zorlayan önemli faktörlerin başında geldi. Nitekim bu durum, 2025 yılında yaşamış olduğumuz zirai don olayında da görüldü.

Peki üretim sonrası süreçte yaşanan sorunlar nelerdir?

Üretim sonrası süreçte yaşanan sorunların en çok pazarlama, fiyatlama ve alıcı bulma ekseninde yaşandığını görüyoruz. Özellikle 2024 yılında TMO’nun alımlarında önceki yıllara göre daralmaya gitmesi, belirli ürünlerin ihracatında yaşanan kısıtlamalar ve buna yönelik ürün alıcıların alımlarında çekimser davranması gibi unsurlar, geçtiğimiz yılda üretim sonrası süreçte üreticilerin yaşadığı en önemli sorunların başında geliyor. Yine tarım sektörünün büyük bölümünde satışların vadeli olduğu unutulmaması gereken bir etmen. Sektörde üreticilerin tahsilat süresi ürüne göre değişmekle beraber ortalama 2-3 ay aralığında gerçekleşebiliyor. Paranın zaman değeri de göz önünde bulundurulduğunda, bu hususun da mutlaka dikkate alınması gerekir.

Bu noktada tarım finansmanının sahip olduğu kritik önemden bahseder misiniz?

 Tarım finansmanı, yalnızca tarımsal üretimin sürdürülmesi için değil, kırsal alanlarda ekonomik istikrarın sağlanması, gıda arz güvenliği ve iklim değişikliği gibi dışsal risklere karşı dayanıklılığın artırılması açısından Türkiye tarım sektöründe yüksek stratejik öneme sahip. Türkiye’de tarımın büyük ölçüde küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yapıldığı da göz önünde bulundurulduğunda, tarım finansmanı hem üretim kapasitesini hem de sosyal yapıyı doğrudan etkileyen bir unsur. Özellikle girdi maliyetlerinin artış eğiliminde olduğu, iklim değişikliği ve etkilerinin gün geçtikçe şiddetlendiği ve belirsizlik yarattığı ve piyasa dalgalanmalarının yaşandığı dönemlerde, çiftçilerin uygun koşullarda, zamanında ve ihtiyaca göre şekillendirilmiş finansmana erişimi oldukça kritik bir nokta.

Tarım finansmanı denildiğinde yalnızca likidite düşünmemeliyiz değil mi?

Tarım finansmanı, klasik kredi modellerinin ötesine geçerek Türkiye’de üretim döngüsüne uyumlu, risk paylaşımını esas alan ve teminat sistemleri açısından çiftçinin gerçekliklerine duyarlı çözümlerle şekillenmiş bir sektör olarak ön plana çıkıyor. Tarım finansmanı yalnızca üreticiye ihtiyaç duyduğu likiditeyi sağlamaktan ziyade, aynı zamanda çiftçiyi piyasa risklerine, iklimsel belirsizliklere ve girdi fiyat şoklarına karşı koruyan bir kalkınma aracı olarak oldukça kritik bir öneme sahip.

Türkiye’de tarım finansmanın mevcut durumu nasıl?

 Araştırmalarımıza göre üreticilerin ihtiyaç duyduğu finansal çözümler ülkemizin güçlü bankacılık sektörü tarafından yaygın bir şekilde sağlanmasına karşın üretici perspektifinden değerlendirdiğimizde, erişimde temel sorun olarak yüksek faiz oranları ve dolayısı ile finansman maliyeti olarak görülüyor. Bu durum, özellikle faizlerin önemli ölçüde artış gösterdiği 2024 yılında daha dikkat çekici bir hal aldı. Merkez Bankası’nın politika faizlerini sert bir şekilde artırmasıyla kamu bankaları dâhil olmak üzere tarımsal kredi faiz oranları da önemli ölçüde yükseldi.

2024 yılı kredi kullanımları nasıl gerçekleşti?

2024 yılı itibarıyla tarımsal kredi bakiyesi incelendiğinde toplam bakiyenin 860 milyar TL’ye ulaştığını ve bir önceki yıla göre büyümenin, tarımsal hasıladaki büyüme ile paralel bir şekilde gerçekleştiğini görüyoruz.

Diğer finansal enstrümanlar bakımından durumu değerlendirir misiniz?

Finansmandan bahsettiğimiz zaman aklımıza yalnızca banka finansmanı gelmemeli. Bunun yanında, başta tarım sigortaları olmak üzere farklı finansman araçlarından da söz etmemiz tarım sektörü için büyük önem taşıyor. 2024 yılı itibarıyla TARSİM kapsamında toplanan toplam 3,2 milyon poliçe düzenlemiş olup, 12 milyar TL tutarında hasar ödemesi gerçekleştirildi.

Çiftçinin finansman tercihleri ne yönde?

 Türkiye’de çiftçilerin finansman tercihleri ağırlıklı olarak kamu bankaları ve Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK) ekseninde şekilleniyor. Toplam tarımsal krediler içerisinde kamu bankalarının ağırlığı incelendiğinde, toplam bakiyenin %78’inin bu kaynaklardan sağlandığı görülüyor. Ancak, özel bankaların da pazar paylarında artış devam ediyor ve özellikle 2024 yılında, özel bankaların kredi bakiyesindeki büyümenin, kamu bankalarından oldukça yüksek olduğu görülüyor.

Kullanılan kredilerde baskın olan tür hangisi? Bunu nasıl yorumlamalıyız?

Türkiye’de halihazırda mevcut tarımsal kredi bakiyesinin önemli bir bölümü kısa vadeli işletme kredilerinden oluşmakta olup, uzun vadeli yatırım kredilerinin payı daha sınırlı olmakla birlikte son yıllarda düşüş eğiliminde. Bu durum, özellikle artan maliyet baskısı karşısında, üreticilerin kredi kullanımını genellikle yatırımdan ziyade, üretimini sürdürebilir kılmak amacıyla gerçekleştirdiğini gösteriyor. Başka bir deyişle son yıllarda özellikle tarım kredileri geçim ve değişen piyasa koşullarına yönelik bir dayanıklılık aracı olarak kullanılıyor şeklinde de yorumlayabiliriz.

2024 yılında üreticilerin kamu ve özel banka tercihi nasıldı?

Ülkemizde çiftçiler genellikle birden fazla finans kuruluşu ile çalışmalarını gerçekleştiriyor. Bu durum üreticilerin finansman arayışında çok kanallı bir ilişki kurduğunu gösteriyor. Özellikle 2024 yılında, kamu bankalarının kredi hızını düşürmesi ve özel bankaların yeniden hızlanmasıyla birlikte üreticilerin yeni finansman kaynaklarına ihtiyaç duydukları ve erişim sağladıklarını söyleyebiliriz.

 2024 yılı tarımsal kredi seviyesinin durumu bir önceki yıla göre nasıl şekillendi?

 2024 yılı itibarıyla Türkiye’de tarımsal kredi hacmi önceki yıllara kıyasla önemli bir büyüme gösterdi ve tarımsal kredi bakiyesi %47 artış ile 584 milyar TL’den yaklaşık 860 milyar TL seviyesine ulaştı. Tarım sektörünün büyüme oranı ile paralel olan bu artış hem tarımsal faaliyetlerdeki finansman ihtiyacının hem de krediye yönelimin devam ettiğini ortaya koyuyor.

Çiftçi bankalardan kredi kullanabildi mi?

Çiftçilerin bankalardan kredi kullanabilme durumu ise farklılık arz etti. Türkiye’de tarımsal işletmelerin %75’i dış kaynaklı finansmana erişim sağlayabiliyor. Daha önce de belirttiğimiz üzere, üreticilerin önemli bir kısmı kamu bankalarını ve Tarım Kredi Kooperatiflerini tercih ederek sübvansiyonlu kredi imkanlarından faydalanırken, bir bölümü ise özel bankalardan da finansman temin edebildi. Ancak, 2024 yılında politika faizlerindeki yükselişle birlikte tarımsal kredi faiz oranları kamu bankalarında dahi önemli ölçüde arttı ve özellikle küçük ölçekli üreticiler için krediye erişimi kısıtlayıcı bir faktör haline geldi.

Peki kredi kullanmama nedenleri nelerdi?

Saha gözlemlerimizde kredi kullanmayan çiftçilerin önemli bir bölümünün kredi kullanmama nedeni olarak yüksek faiz ve kredi masraflarının artması ön plana çıkıyor. Bu nedenle, özellikle artan politika faizleri nedeni ile tarım sektöründe krediye erişim mümkün ancak fiili olarak maliyet ve ödeme yükümlülükleri nedeniyle üreticiler nezdinde sınırlı kaldı.

Takipteki kredi sayısını ve bu sayının ne anlama geldiğini yorumlayabilir misiniz?

Takipteki krediler açısından tarım sektörü incelendiğinde sektörün hali hazırda finans sisteminin en düşük takip oranlarına sahip sektörlerinden birisi olduğu görülüyor. Özellikle 2022 yılından itibaren tarım kredileri takipteki alacak oranı %1’in altına düşerek, 2024 sonunda %0,3 gibi son derece düşük bir seviyeye inmiş olduğu BDDK verilerinden açıkça görülebiliyor. 2024’te kredi faizlerinin artması ve üretici gelirlerinde dalgalanmalar yaşanmasına rağmen tarım kredilerindeki takip oranı bir önceki yıla göre düşüş gösterdi. Bu durum, çiftçilerin borç ödeme disiplininin diğer sektörlere göre pozitif ayrışmasının açık bir göstergesi.

 

Tarım sektörünün, bankacılık sektörü için önemini değerlendirir misiniz?

Tarım sektörü, Türkiye bankacılık sektörü açısından yalnızca ekonomik büyüklüğüyle değil, aynı zamanda taşıdığı risk düzeyi ve sosyal ve çevresel etkileriyle de stratejik bir öneme sahip. 2024 yılı itibarıyla tarım kredilerinin toplam kredi bakiyesi içindeki payı yaklaşık %5 seviyelerinde olmakla beraber, bu oranın içerdiği niteliksel değer çok daha yüksektir.

Tarım sektörü, bankacılık için çok katmanlı bir sektör müdür?

Tarım sektörü, bankacılık için derinleştirilebilir bir potansiyele sahip. Dijitalleşme, sürdürülebilir tarım finansmanı, sigorta ürünleri, yeşil finansman gibi yeni bankacılık hizmetleri sayesinde önemli bir gelişme alanı oluşturuyor. Türkiye Bankacılık Sektörü’nün yeşil varlık oranı hedefleri kapsamında da tarım sektörünün önemi, önemli ölçüde artacak. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve diğer uluslararası sürdürülebilirlik çerçevelerine uyum kapsamında, bankaların portföylerinde çevresel ve sosyal açıdan sürdürülebilir kredilerin oranını artırmaları bekleniyor. Bu çerçevede, iklim dostu uygulamaları teşvik eden, kaynak verimliliğini önceleyen ve karbon ayak izini azaltmaya yönelik projeler, bankaların yeşil varlık oranlarını yükseltmeleri için doğal bir kaldıraç işlevi görüyor. Bu kapsamda tarım sektörü, özellikle damla sulama sistemleri, çiftlik içi yenilenebilir enerji yatırımları, organik tarım, iklim uyumlu üretim teknikleri gibi sürdürülebilir tarım uygulamalarına yönelik sağlanacak finansman sayesinde çevresel etki açısından sektöre önemli katkı sağlayabileceği gibi, bankların portföyünde de yeşil varlık oranında önemli etkiye sahip olacaktır.

Tarım, bankacılık sektörü için cazibesini koruyor diyebilir miyiz?

Tarım sektöründe hali hazırda girdi satıcıları / ürün alıcılar tarafından sağlanan banka dışı finansman kaynaklarının mevcudiyeti, finansal hizmetlerin yaygınlaştırılması açısından bir fırsat olarak ön plana çıkıyor. Bu doğrultuda tarım sektöründe finansman için hala ilerlenecek yol bulunmakla birlikte bankalar için sektörün potansiyeli devam ediyor.

Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunu düşünürsek coğrafyanın da bir etmen olduğunu söyleyebilir miyiz?

Tarım sektörünün bankacılık açısından öneminin bir diğer boyutu da coğrafi dağılımıdır. Türkiye’de tarım, kırsal alanlardaki temel ekonomik faaliyetleri teşkil ediyor. Bu nedenle tarımsal krediler, bankaların ülkenin farklı bölgelerinde finansal kapsayıcılığın artmasında, müşteri yapısının çeşitlenmesinde ve bölgesel anlamda dengeli bir portföy yapısı oluşturulmasında bankalar için önem arz ediyor.

Tarımda ve gıda arzında sürdürülebilirlik için neler yapılmalı?

Tarımda ve gıda arzında sürdürülebilirliği sağlamak, yalnızca üretimin miktarını artırmakla değil, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik prensipleri doğrultusunda bir tarım sisteminin inşasıyla mümkün. Arz-talep dengesine göre yönlendirilen, ürün bazlı desteklerle koordine edilen ve bölgesel potansiyelleri dikkate alan planlamalar ile hem gıda israfını hem de piyasa dengesizliklerini azaltmak mümkün. 2025 yılında uygulanacak yeni tarımsal destekleme modelinin bu bakış açısını içermesini önemli bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. Yapılacakları birkaç maddede anlatmak mümkün:

İklim: Özellikle iklim değişikliğinin etkilerinin artık belirginleştiği ve artarak devam ettiği günümüzde, tarımsal üretimde iklim değişikliğine dayanıklı sistemlerin geliştirilmesi mutlak gereklilik. Bu kapsamda su kaynaklarının kullanımı üzerindeki baskıyı azaltacak ve sulama verimliliğini arttıracak müdahaleler tarım sektöründe büyük önem arz ediyor. Ayrıca, bu etkileri günden güne şiddetli bir biçimde yaşayan üreticilerin iklim risklerine karşı bilgilendirilmesi ve tarım sigortalarının yaygınlaştırılması ve bunun neticesinde iklim kaynaklı şoklara karşı dayanıklı bir üretim altyapısı oluşturulması oldukça önemli.

Tedarik zinciri: Tarım-gıda tedarik zincirlerinde şeffaflık, adil paylaşım ve altyapı yatırımları sürdürülebilirlik açısından vazgeçilmez. Üretici ile tüketici arasındaki zincirin kısaltılması, üreticilerin pazarlama gücünün artırılması ve ürünlerin değer zincirine daha yüksek katma değerle girmesinin sağlanması büyük önem taşıyor. Ayrıca dış ticaret politikalarında öngörülebilirlik ve istikrar, üreticilerin üretim kararlarını ve ürün seçimlerini daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmesini sağlayacaktır. Sonuçta, üreticiler bir ekonomik faaliyet olarak tarımsal üretimde yer alıyor ve kazanç sağlanamayan sistemlerin varlığı, üreticilerin zamanla üretimden çıkışına yol açabilir.

Finansman: Son olarak, tarım finansmanın günümüzde artık sadece üretime değil, aynı zamanda dönüşüme ve yenilikçiliğe odaklanması gerekiyor. Özellikle tarım sektörünün dönüşümü, sosyal refahın arttırılması ve sürdürülebilir bir üretim modeli için, finansman mutlak gerekli olmakla birlikte bu dönüşüm için finansmanın tetikleyici bir gerçekleştireceği de aşikar.

Frankfurt School hakkında bilgi verir misiniz?

Frankfurt School of Finance & Management, Almanya’nın en önde gelen işletme okullarından ve danışmanlık enstitülerinden biri. Uluslararası Danışmanlık Hizmetleri birimi ile dünya genelinde bankacılık, finans ve yönetim alanlarında danışmanlık, kapasite geliştirme ve eğitim hizmetleri sunan Frankfurt School, 60 yıldan fazla tecrübeye sahip.

Türkiye’deki faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

Frankfurt School’un danışmanlık faaliyetlerinin temel taşı olan Frankfurt School Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya (TURCASIA) Bölge Ofisi ise Türkiye, Kıbrıs, Kafkaslar ve Orta Asya ülkelerine uzanan geniş bir çerçevede faaliyet gösteriyor. Projelerinde sürdürülebilir ve dönüştürücü başarıya ulaşmak için farklı ekonomik grupların ve yerel dinamiklerin dikkate alınmasına yüksek önem veren ekibimiz, danışmanlık ve eğitim yaklaşımlarını ihtiyaçlara özel olarak tasarlıyor.

FS TURCASIA, hangi alanlarda çalışıyor?

FS TURCASIA, Türkiye’de sürdürülebilir tarımsal kalkınmanın desteklenmesi misyonuyla tarımsal kalkınma ve tarım finansmanı alanlarına yönelik danışmanlık hizmetleri sağlama konusunda bütünsel bir yaklaşım izliyor. Bu yaklaşım, kapasite geliştirme hizmetleri kanalıyla, tarımsal faaliyetlerde bulunan kişi ve işletmelerin kalkınmasını, her büyüklükteki çiftlik ve tarım işletmeleri için teknik danışmanlığa erişimi, yenilikçi, uygun maliyetli dağıtım kanallarının geliştirilmesi yoluyla pazara ve bilgiye erişimi aynı çatı altında topluyor.

Frankfurt School bugüne kadar 130’un üzerinde ülkede 800’den fazla projeye imza attı. TURCASIA Bölge Ofisi ise, Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı 2003 yılından itibaren 100’ün üzerinde danışmanlık projesini başarı ile tamamladı. Halihazırda, bünyesinde tam zamanlı faaliyet gösteren bir tarım ve tarımsal finansman ekibini de içeren FS TURCASIA, 2011 yılından itibaren tarım sektörünün farklı alanlarında saha araştırmaları ve projeler yürütüyor.

Denden: Özellikle girdi maliyetlerinin artış eğiliminde olduğu, iklim değişikliği ve etkilerinin gün geçtikçe şiddetlendiği ve belirsizlik yarattığı ve piyasa dalgalanmalarının yaşandığı dönemlerde, çiftçilerin uygun koşullarda, zamanında ve ihtiyaca göre şekillendirilmiş finansmana erişimi oldukça kritik bir nokta.