20.12.22

Sürdürülebilirlik Anlayışı ile Kendimizi Sürekli Yeniliyoruz

Tarım sektörünün olmazsa olmaz sektörlerden biri olduğunu belirten UPL Türkiye Ülke Müdürü Murat Yahyaoğlu, ‘Bugün 7.7 milyarın üzerinde dünya nüfusu var. 2040-2050 yılları arasında bu sayının 11 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Dünyada gıda arzında büyük bir artışa ihtiyaç olacakken sahip olduğumuz toprak ve çiftçi sayımız artmayacak. Dolayısıyla tarım daha farklı ve teknolojik seviyede gelişmek zorunda. Artık klasik yöntemleri geride bırakıp daha ileri teknoloji ve inovatif bir seviyeye ulaşma hedefinde olmalıyız’ dedi.

UPL olarak geçen sene itibariyle, 6.2 milyar dolarlık ciro büyüklüğüne ulaşarak global ölçekte 5. sıraya yerleştiklerini açıklayan Murat Yahyaoğlu, enerjisini ve vizyonunu tamamen tarıma aktarmış bir firma olarak tohumdan hasat sonrasına kadar üretimin her aşaması için çözüm sunduklarını ve her yıl büyümeye devam ettiklerini belirtti.

Tarım, dünyanın en stratejik sektörü haline geldi

Pandemi sonrası süreci ve tarım sektörünün geldiği noktayı değerlendiren UPL Türkiye Ülke Müdürü Murat Yahyaoğlu ‘UPL olarak biz, özel bütçe dönemine sahibiz bu yüzden yılı, Nisan-Mart takvim yılı olarak değerlendiriyoruz. 2022 yılını takvim yılı olarak değerlendirecek olursak pandemiden çıkış ve dünyada, ülkemiz dahil farklı krizlerle mücadele ettiğimiz bir yıl oldu. Pandemi bitti ama başta Çin ve kısmen Hindistan olmak üzere, bu sefer üretim ve tedarik ile ilgili sorunlar ortaya çıktı. Bunu lojistik sorunları takip etti. Çin ve Hindistan’dan ortalama 30-40 günde aldığımız ürünleri 50-60 günde almaya başladık. Maliyetler dramatik bir şekilde arttı ve özellikle lojistik tarafında bu artış dolar bazında iki kat değil maalesef 4-5-6 kat seviyelerine kadar yükseldi, müthiş bir kaos ortamı oldu. Tabii öngörüleri iyi olan, gerçekten planlamasını iyi yapan ve üretim gücü yüksek olan firmalar için de fırsatlar ortaya çıktı. Bu durum tabii ki dünyada sadece tarım ile ilgili değil bütün ticareti olumsuz yönde etkiledi. Bu durumun yanı sıra aslında dünya genelinde bir talep artışı da yaşandı ve bu belli bir oranda enflasyonu da beraberinde getirdi. Ancak tarım sektörü gerek global gerekse ulusal değerlendirecek olursak, diğer sektörlere göre bahsettiğimiz ortamda süreci en iyi yönetebilen sektör oldu. İyi olan taraf ise pandemi ve sonrasında yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı ile dünya, tarımın ne kadar önemli olduğunu gördü. Biliyorsunuz tarım, geçmişte bu kadar önemsenmiyordu ve ülkeler tarafından gerektiği ölçüde dikkate alınmıyordu. Ancak şu anda tarım, dünyanın en stratejik sektörlerinden biri haline geldi. Türkiye için de durum aynı. Ülkemizin iklim ve toprak gibi kendine özgü, sahip olduğu avantajlar var. Pandemi ve savaş ile birlikte jeopolitik konum dediğimiz avantaj da çok önemli hale geldi. Ben ne kadar zorluk ve risk olursa olsun, ülkemizin tarımsal üretim açısından hem ülke içi talebi karşılamak adına hem de ithalat anlamında bir tedarik üssü olacağını düşünüyorum’ dedi. Geçmişte yaşanan krizlerin Türkiye’yi çok güçlendirdiğini söyleyen Yahyaoğlu sözlerine; ‘Türkiye’de özel sektör çok güçlendi ve bilgi birikimi çok yüksek bir seviyeye geldi. Zorluklarla nasıl mücadele edeceğini iyi bilen bir kesim var artık. Bugün enflasyon her yerde, Avrupa ve Amerika’ya baktığımızda %10 seviyelerinde. Geçmiş yıllara bakınca onlar için çok yüksek bir enflasyondan bahsediyoruz. Biz bir dönem %10’lar seviyesindeyken şu anda çok acımasız bir şekilde %80 seviyeleri ile boğuşuyoruz. Ama bunu yönetebilme kabiliyeti var Türkiye’de. Geçmişte yaşanan krizler bugün bizi ülke olarak daha güçlü hale getirdi. Bu zorluklara rağmen içinde bulunduğumuz tarım sektörünün iyi bir yerde olduğunu söyleyebilirim. Avrupa’da yaşanan enerji krizi ile birlikte bir önceki yıla göre tarım ürünleri ihracatı da arttı; 16-18 milyar dolar seviyesinde olan ihracat rakamları şu anda 23-24 dolar seviyelerinde. Ben bu rakamın gelecek yıl daha da iyi olacağını düşünüyorum’ şeklinde devam etti.

Hedefimiz pozitif değişim çağını başlatan, öncü bir firma olmak

Global sürdürülebilir tarımsal çözümler üreten bir firma olarak diğer rakiplerinden farklı bir konumda olduklarını belirten Murat Yahyaoğu; ‘UPL olarak geçen sene itibariyle, 6.2 milyar dolarlık ciro büyüklüğüne ulaşarak global ölçekte 5. sıraya yerleştik. Tohum hariç ilk beş firmayı sıralayacak olursam Syngenta, Bayer, Basf, Corteva ve biz geliyoruz. Önümüzdeki dört firma, 80-100 yıllık tecrübesi olan ve molekül bulan, gerçekten kimya devi firmalar. Biz ise daha farklı bir konumdayız. Yeni molekül üretmiyoruz ama off-patent durumuna düşmüş ürünlerin en inovatif formüllerine sahibiz. Her sene büyümeye devam ediyoruz ve dikkate aldığımız büyüme rakamları döviz bazında. Regülasyonlarla birlikte birtakım ürünlerimizi kaybettik ancak Avrupa’nın belirttiği ve ülkemizdeki otoritenin de takip ettiği bu duruma saygı duyuyoruz tabii ki. Negatif bir durum gibi değerlendirmiyoruz. Bu kayıplara rağmen yine bir önceki yıla göre dolar bazında %8 büyüme ile yılı bitireceğimizi öngörüyoruz. Öngörüyoruz diyorum çünkü biz bütçe yılımızın henüz ortasında sayılırız. Organizasyon yapımıza yatırım yapıyoruz ve partnerlerimiz ile iş birliğimizi artırma yolunda birtakım adımlar atıyoruz.

Bu noktada bütün enerjisini ve vizyonunu tamamen tarıma aktarmış bir firma olarak UPL, tarım sektörünün her aşamasında olmak istiyor. Tohum kısmından başlayarak vejetasyon sürecinde ihtiyaç duyulan bitki besleme ve bitki koruma ürünleri ile birlikte hasat sonrası ürünler dahil olmak üzere tüm üretim evrelerinde bulunmak istiyor. Bu amaçla 2007 yılında Advanta’nın Asya tarafını satın alarak tohum sektörüne de giriyor. Advanta olarak Asya’da çok güçlü, grup içerisindeki cironun yaklaşık 400 milyon doları Advanta’dan geliyor. Güçlü mısır, sorgum ve ayçiçeği gen kaynaklarına sahip Advanta tohumlarını, Türkiye’de Alta Seeds olarak taçlandıracağız. Bitki koruma ve biyo çözümlere zaten sahipken 2012 yılında döngüyü tamamlamak adına hasat sonrası için Amerikan Decco firmasını satın alıyor. Biz aslında Türkiye’de UPL olarak 3 farklı grup şirketi ile bulunuyoruz. Bir tanesi UPL Ziraat, bir diğeri Adana’da UPL Agromed ve Decco Gıda. UPL Ziraat ve Agromed, UPL ekibi ile ortak yönetiliyor. Ancak 2018 yılında Decco’yu biraz farklılaştırdık ve Adana’da ayrı bir ekip kurduk. Şu anda Decco’nun kendine ait bir ekibi var’ açıklamasında bulundu.

Hedeflerinin pozitif dönüşüm çağını başlatan, öncü bir firma olmak olduğunu vurgulayan Murat Yahyaoğlu ‘Tarım sektörü olmazsa olmaz sektörlerden bir tanesi. Bugün 7.7 milyarın üzerinde dünya nüfusu var. 2040-2050 yılları arasında bu sayının 11 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Dünyada gıda arzında büyük bir artışa ihtiyaç olacakken sahip olduğumuz toprak artmayacak. Çiftçi sayımız da artmayacak. Dolayısıyla tarım daha farklı ve teknolojik seviyede gelişmek zorunda. Artık klasik yöntemleri geride bırakıp daha ileri teknoloji ve inovatif bir seviyeye ulaşma hedefinde olmalıyız. Bizim tüm bunları yaparken en büyük hedefimiz toprağa, doğaya ve çevreye sahip çıkmak ve bunu minimum seviyede kimyasal ile yönetmek. Sürdürülebilirlik anlayışı ile kendimizi sürekli yeniliyoruz. Zaten OpenAg felsefesi içerisinde yer alan sürdürülebilirlik anlayışını, Pronutiva ve NPP gibi konseptler ile destekleyerek güçlendirmeye çalışıyoruz. Hedefimiz globalde 2021-22 bütçe dönemine baktığımızda %8 olan biyoçözümler oranını, yirmi yıl sonra %50’ye taşımak ve sadece %10’u kimyasallarla yönetmek. UPL Türkiye olarak bu konuda globale göre daha istekli, hırslı ve agresif hareket ediyoruz. Türkiye olarak, geçen seneye kadar ürettiğimiz değerin %20’sini tamamen doğal ürünlerden elde ettik. Gelecek beş yılda hedefimiz ise bunu %50 seviyesine taşımak. Beş yıl sonra UPL Türkiye olarak ne üretirsek üretelim en az %50’sinin çevre ve doğa dostu, insan sağlığı ve gıda güvenliğini ön planda tutan inovatif ürünlerden oluşmasını istiyoruz. Geleceğin bu ürünler etrafında şekilleneceğini düşünüyoruz ve bu doğrultuda, pozitif değişim çağını başlatan öncü firma olma hedefindeyiz’dedi.

Değer yaratmak için attığımız adımlar sayesinde klasik olmaktan çıkıyoruz

Sadece ticaret yapmak üzere hareket etmediklerini belirten Murat Yahyaoğlu, odak noktalarının çevreye duyarlı, doğal ve biyolojik ürünler üreterek değer yaratmak olduğunu vurgularken sözlerini şu şekilde sürdürdü: ‘Aslında zaman bize yetmiyor diyebilirim. Klasik işlerden kendimizi sıyırmak adına zorluyoruz ve bu sayede kendimizdeki gelişmeyi görmek müthiş keyif verici. Olayı klasik bir ticaretten ziyade gerçekten değer yaratan bir zincir haline getirmek için çalışıyoruz. Bu amaçla hiçbir şeyi gelişi güzel yapmıyoruz. Bu konuda çok net adımlarımız var. Örneğin Haziran 2021’de kendi içimizde NPP (Natural Plant Protection) organizasyonunu kurduk. UPL, UPL olarak devam ediyor; ancak NPP (Natural Plant Protection) ayrı bölge yapılanması ve ekibi olan bir birim. Portföyümüzü de buna göre kategorize ettik. UPL’nin kapsamlı, doğal ve biyolojik olarak türetilmiş tarımsal girdilerini ve teknolojilerini içeren NPP organizasyonunda, üç kategori oluşturduk. Bunlar biyokontrol, biyostimülant ve biyopestisit. Hedefimiz kimyasal kullanımımızı en aza indirmek.

Bu doğrultuda attığımız başka bir adım ise Pronutiva. Pronutiva, biyoçözümleri konvansiyonel bitki koruma ürünleriyle birleştiren özel bir UPL entegre mücadele yöntemi. Geçen seneden bu yana denemelerini bağ ve sera domatesinde gerçekleştirdik. Örneğin bir denememizde, karşımızda 15 tane kimyasal aktif kullanan bir üretici vardı. Biz ise yalnızca 2 kimyasal aktif ile yönetimi başarılı bir şekilde tamamladık. Bu bize inanılmaz heyecan veriyor. Gelişen portföyle birlikte bu konuda daha da güçlenerek bu trendi daha farklı seviyelere taşıma hedefindeyiz.

Yine iklim açısından pozitif bir güç ve sürdürülebilir kalkınma için kilit bir araç olarak tarımın olanaklarını teşvik etmek ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla global olarak FİFA Vakfı ile Gigaton Mücadelesi projesinde iş birliği yaptık. Bu sosyal sorumluluk projesinde hedefimiz 1 milyar ton karbonu elemine etmek. Gigaton Karbon Hedefi başlangıçta Brezilya, Şili, Arjantin, Hindistan, ABD ve önemli Avrupa pazarlarında pilot çalışma. Girişim, dünya çapında 100 milyon hektardan fazla alanı etkileyecek şekilde genişletilecek. UPL olarak atacağımız her adım, çevreye daha az iz bırakmak şartıyla değer yaratmak üzerine olacak.

Çok dikkat çeken ve gurur duyduğumuz bir başka organizasyon ise isim sponsorluğu organizasyonumuz oldu. UPL olarak Avrupa’nın en büyük sualtı arkeoloji gemisinin ömür boyu isim sponsorluğunu üstlendik. Geçtiğimiz günlerde suya indirilen gemi uluslararası ve yerel araştırmalarda kullanılacak. Tarım sektöründe olup ülkemizin kültürel gelişimi için böylesine önemli bir projeye katkı sağlamaktan dolayı çok gururluyuz. Belirtmek isterim ki tüm bu vizyoner ve inovatif duruş, aynı zamanda CEO’muzun vizyonunun bir yansıması.’