29.05.25

Kapsayıcı Kalkınma Yaklaşımı Olmadan Tarım ve Kırsalın Sorunları Çözülemez!

Kalkınma, ekonomik büyümenin ötesine geçerek toplumsal refahı artırmayı, fırsat eşitliğini sağlamayı ve sürdürülebilirliği hedefleyen bir süreçtir. Çoğuz zaman ekonomik büyüme ile karıştırılmaktadır. Ekonomik büyüme bir ülkenin bir yıl boyunca ürettiği mal ve hizmet değerlerinin toplamıdır. Gayri Safi Milli Hasıla denir ve Milli gelir olarak ölçülür. Bir ülkenin milli gelirindeki artışın olması o ülkenin kalkındığı anlamını taşımaz. Kapsayıcı kalkınma ise en genel anlamıyla, milli gelir artışı ve büyümeden ortaya çıkan fayda ve fırsatların toplumun farklı ve özellikle dezavantajlı kesimlerine dengeli bir şekilde dağıtıldığı kalkınma modelidir.

1980’lerden itibaren uygulanan neoliberal politikalar sonucunda özellikle kalkınan ülkelerde gelir eşitsizlikleri ve yoksulluğun bir türlü azaltılamaması, aksine derinleşmesi sonucu kapsayıcı kalkınma ve büyüme söylemleri yeniden gündeme gelerek BM, Dünya Bankası, OECD ve AB ajandalarına yerleşti. Kapsayıcı kalkınma modeli, büyümenin herkes için faydalı olmasını ve toplumsal eşitsizlikleri azaltmayı amaçlayan bir yaklaşımın en çok kırsal kesimde gereklilik olduğu ortadadır. Kapsayıcı kalkınma politikaları kırsal alanlarda uygulandığında, dezavantajlı grupların iyileştirilmesi, yoksullukla mücadele, istihdam yaratma, göçün engellenmesi, kır kent arasındaki gelir eşitsizliklerin azaltılması tarımsal ve çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır.

BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH), özellikle yoksulluğun azaltılması, kaliteli eğitime erişim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilir ekonomik büyüme gibi konulara odaklanarak kapsayıcı kalkınma ile doğrudan bağlantılı hale getirilmiştir. OECD ise kapsayıcı büyüme stratejileriyle ekonomik kalkınmanın geniş toplum kesimlerine yayılmasını önermektedir.

Kapsayıcı kalkınma modeli, ekonomik büyümeyi sadece belli bir kesim için değil, tüm toplum için özellikle dezavantajlı gruplara faydalı hale getirmeyi hedeflerken bu hedeflere nasıl ulaşılacağını belli bileşenlere bağlamaktadır.

Kırsal kalkınma açısından kapsayıcı modeller, küçük ölçekli üreticilerin desteklenmesi, kadın, genç ve göçmen kökenli girişimcilerin teşvik edilmesi ve kooperatifçilik gibi dayanışma ekonomisi uygulamalarını içerir. Kapsayıcı kalkınma politikaları, gelir dağılımındaki uçurumları azaltarak yoksulluğu düşürmeyi hedeflerken böylece ekonomik büyümenin daha dengeli ve dirençli olmasını sağlar. Tüm bu bileşenler oluştuğunda kırsaldan göç azalmakta; kırsalda yaşanan sosyo ekonomik sorunlar kendiliğinden azalmaktadır. Kırsalda yaşam canlandırıldığında çevresel sürdürülebilirlik dirençleri artmaktadır.

Kapsayıcılığın önemi Ekonomiyi oluşturan tüm gruplara dokunarak uzun vadeli büyümeyi teşvik etmesinde yamaktadır. Diğer taraftan yoksulluğu azaltır, ekonomik ve iklimsel şoklara karşı dayanıklılığı artırır. Ayrıca iklim ve çevre dostu yatırımları önceleyerek ve sürdürülebilir üretimi teşvik etmektedir.

Kapsayıcı kalkınmanın en önemli bileşenlerinden biri dezavantajlı gruplar için finans kaynaklarının teminidir.Çünkü dezavantajlı grupların mesleki bilgi ve tecrübe yetersizliklerinin yanında özkaynak ve teminat yetersizliği de bulunmaktadır.  Üretimin içine dahil edilmesi istenen kadınlar, gençler ve göçmen kitleleri belli bir iş yapma becerilerine sahip olsalar da yapabileceği işler ile ilgili küçük de olsa finansmana, destek ve hibelere muhtaçtırlar. Bu bakımdan gerek ülkeler gerekse uluslararası kuruluşlar ve bankalar belli başlı kriter ile fonlar ya da teşvikler vererek kalkınmanın ülke geneline yayılması amaçlanmaktadır..

Kapsayıcı kalkınma modeli, ekonomik büyümenin yalnızca belirli kesimler için değil, toplumun tüm üyeleri için faydalı olmasını sağlamak açısından büyük önem taşır. Özellikle kırsal kalkınmada uygulandığında, yoksulluğun azaltılması, sosyal adaletin sağlanması ve çevresel sürdürülebilirliğin korunması gibi kritik sonuçlar doğurabilir. Kapsayıcı kalkınma her ülkenin kendine has dinamikleri ile gelişen yapılardır. Hatta bizim gibi coğrafik ve kültürel açıdan farklı özellikler barındıran ülkelerde yerel koşulları dikkate alarak kapsayıcı kırsal kalkınma modelleri geliştirmek başarıyı artıracaktır.

Türkiye ekonomisi bakımından Dünyanın 17. sırasında olan gelişmekte olan ülkedir. Ülkenin coğrafik ve kültürel özellikleri bölgeden bölgeye değişmektedir. Milli gelir dağılımında makas her geçen yıl artmaktadır. Kapsayıcı kalkınmanın en önemli endeksi olan “İnsanı Gelişmişlik Endeksinde” ülkemiz beklentilerden çok uzak 63. sırada bulunmaktadır. Bu sıralamada ilk yirmi ülke içinde olması beklenen ülkemizde bir an önce kapsayıcı kalkınma modellerinin kırsal alana yaygınlaştırılması ana hedeflerden biri olmalıdır.

Bugün Türk tarımında ve Kırsal alanda yaşanan sorunların özüne bakıldığında ekonomik nedenlerin ön planda olduğu görülmektedir. Kır kent arasında gelir adaletsizliği, milli gelirden alınan payın kırsal bölgelerde yaşayan kesimlere yansımaması, kentlere göre sosyal refah yetersizliği, kaliteli eğitime erişimde yaşanan sorunlar, kadın ve gençlerin üretim dışında kalması veya söz sahibi olamaması, tarım kesiminde örgütlenme problemleri, ölçek ekonomisi düşüklüğü, kırsaldan göç ve tarım nüfusunun yaşlanması birbiri içine girmiş sorunlardır. Tüm bu sorunların çözümü kapsayıcı kırsal kalkınma politikalarının oluşturulması ve uygulanmasından geçmektedir.

Türkiye’de kırsal kalkınmanın daha kapsayıcı hale gelmesi için şu politikalar önerilebilir:

  • Mikro finans kuruluşlarının kurulmasına yasal mevzuatlar oluşturulması ve teşvik edilmesi;
  • Uluslararası fonlardan (Dünya Bankası, AB vs) daha fazla yararlanılması;
  • Özkaynak ve teminat verme yetersizliği olan dezavantajlı gruplara özgü Kredi Garanti Fonunun daha aktif ve kırsal ve tarımsal üretimi kapsayıcı hale getirilmesi.
  • Kooperatiflerin özkaynak yapılarının güçlendirilmesi, Finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması;
  •  Yeni tip esnek kooperatifçilik modellerinin yasalaştırılması ve yaygınlaştırılması;
  • Kırsal alanlarda ortak tarım teknoloji kullanım parkları teşvik edilmesi;
  • Cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılması; dezavantajlı gruplar için politikalar geliştirilmesi;
  • Kırsalda kadınlar ve kırk yaş altı genç girişimcilerin ekonomik desteklenmesinin yanında her alanda farkındalıklarını ve becerilerini artırıcı eğitimler ile desteklenmesi ve desteklemelere sadece ekonomik çerçeveden değil; bütüncül kalkınma yaklaşımlarının benimsenmesi;
  • Göçmenler için kapsayıcı kalkınma politikalarının oluşturulması;
  • Coğrafik ve kültürel özellikler dikkate alacak yerel kapsayıcı kalkınma modelleri teşvik edilmesi;
  • Kapsayıcı kırsal kalkınmada yerel yönetimlere daha fazla kaynak ve bütçe ayrılması

Bu öneriler doğrultusunda, ülkemizin kapsayıcı kalkınma yaklaşımı benimsenerek kırsal alanlardaki ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara kalıcı çözümler üretmek mümkündür. Ülkemizde kapsayıcı kırsal kalkınma modelleri yaygınlaştırıldığında bugün tarım ve gıda ekosisteminde yaşanan birçok sorunun kendiliğinden çözüleceği görülecektir.