
Astronomi ve Uzay Bilimleri’nde okurken en çok ilgimi çeken konu gezegenimizin güneş sistemindeki hareketlerinin tarih boyunca hangi iklimsel değişimlere sebep olduğuydu. Uzay bilimlerine, fiziğe ve ziraata olan ilgim farklı açılardan konuyu irdeleme şansını verdi.
Astronomi ve fizik alanında bilimsel çalışmalardan yola çıkarak içinde bulunduğumuz ve küresel ısınma olarak adlandırılan geçiş süreçlerinin doğal sürecinden ve insansal hatalar nedeni ile sürecin neden tehlikeli bir hal aldığından bahsetmeye çalışacağım.
Belki tanıyorsunuz, Sırp jeofizikçi ve gök bilimci Milutin Milankovitch’in dünyanın hareketlerindeki değişikliklerin iklim üzerindeki kolektif etkilerini açıklamaya çalıştığı kuramı “Milankovitch Döngüsü” bilim camiasınca oldukça yüksek oranda kabul görmüştür.
Dünyamıza bir süre uzaydan bakalım mı?
Milankovic Döngüleri 1914
Milankovitch, yerkürenin devinimi, eksen eğikliği ve eksen kaymasındaki değişimlerin yörüngesel baskı ile birlikte yeryüzündeki iklim oluşumlarını belirlemiş olduğunu matematiksel olarak teorize etmiştir.
Dünya ekseni yaklaşık olarak her 26 bin yılda tam bir dairelik devinim (presesyon) gerçekleştirir. Aynı zamanda eliptik yörünge daha düşük hızda döner. Söz konusu iki devinimin toplam etkisiyle mevsimler ve yörünge arasında 21.000 yıllık bir süre oluşumuna neden olmaktadır.
Ek olarak, yeryüzünün ekseni ve yörüngesinin düzlemi (eğiklik) arasındaki açı 41 bin yıllık bir döngü boyunca 22,1 ile 24,5 dereceleri arasında gidip gelmektedir. Şu anda 23,44 derecelerinde bulunmakta ve giderek düşmektedir.
Yerkürenin 22.1-24.5 dereceleri arasındaki eksen sapması (Image Copyright: Michael Pidwirny).
Ayrıca dünya bir topaç gibi yalpalayarak dönmektedir. Asla çok pürüzsüz ve sabit hareketler olmamaktadır… Yani dünyamız adeta asimetrik bir düzende dengeyi aramaktadır.
Dünyamızın yörüngesi, yalpalaması ve eksen sapması, yarımküreler arasında düzensiz aralıklarla sıcaklık değişimlerine neden olur. Milankovitch döngüleri olarak bilinen bu astronomik olaylar dünyamız iklimindeki dış kaynaklı değişimlerin ana nedenlerini oluştururlar (Hays vd., 1976, Imbrie ve Imbrie 1979, Imbrie vd., 1984).
Benim şahsi fikrimin de bu şekilde olduğunu söylemem gerekir ki; ısınmanın doğal olarak gittikçe arttığı bir dönemde olduğu bilim çevrelerince de kabul gören bir olgu.
Uzaydan yerküreye bir an inip 10-11 bin yıl öncesine gidersek hiç şaşırmamalıyız! Biliyor muydunuz bilmem ama bulunduğumuz coğrafyada Ocak ayında yaz, Temmuz ayında ise kış mevsimleri yaşanıyordu. Şu anda ise kış mevsimi yaşanıyor.
Dolayısı ile tarif ettiğim nedenlerle iklimlerin zaman çizelgesinde yerleri değişir ve bu döngü, kendisini küresel ısınma ile buzul çağı arasında dünya tarihi boyunca tekrarlar. Bu nedenledir ki birçok bilimsel araştırmaya göre tam olarak yaklaşın bin yıldır içinde bulunduğumuz dönem, kuzey yarım kürede tekrardan ısının arttığı dönemdir.
İnsan faktörü dışında tamamen astronomik nedenlerle mevsimler yine kayacaktır. Bunu zaten sanıyorum hissediyoruz? Yani mevsimlerin kaydığını ve ısındığımızı!… Ama bu hiç normal değil!… Bir insan ömrü bahsettiğim astronomik döngüleri hissetmek için çok kısadır. Dolayısı ile bizlerin bu geçişi hissetmesinin nedenlerine acilen eğilmemiz gerekmektedir.
Neden olması gerekenden çok daha hızlı ısınıyoruz? Neden atmosferde pik, tehlikeli hava olayları yaşanıyor. İstatistiksel olarak öngörülemeyen felaketlerle sık periyotlarla karşılaşmaya başladık? Neden!.. Çok basit, biz insanların yüzünden!..
Evet 1000 yıldır bir ısınma sürecinde olan kuzey yarım kürede neden son 150 yıl içerisinde beklenenin çok üzerinde bir küresel ısınma, çölleşme, kuraklık gibi sorunlar giderek tehlikeli oranlarda artıyor?
Neden 150 yıl öncesine kadar atmosferde yaklaşık 200ppm seviyelerinde olan CO2 oranı, 400ppm seviyesine çıkıverdi ve sera etkisi arttı, bizim yüzümüzden olmasın?
Bizler doğru sandığımız hataları büyük bir duyarsızlıkla izlemeye ve yapmaya devam ediyor muyuz? Adeta freni olmayan bir arabayla yokuş aşağıya keyifle iniyor muyuz!..
Küresel olarak fosil yakıt bağımlısı değil miyiz, toprakların çölleşmesi ve karbon tutamaz hale gelmesi için hatalı sulama, kimyasal kullanımı yapmıyor muyuz? Sizler daha pek çok nedeni zaten biliyorsunuz…
Gölmarmara da sulama sistemi kurduğumuz günleri anımsıyorum. O zamanlar gölün zeminine oturmuş balıkçı kayıkları yüzer ve ekonomiye katkı sağlardı. Göl, mikro klimanın yumuşamasına ve ürünün aromasına katkı verir, kuşlara, hayvanlara ev olurdu. Kuruyuverdi!..
Su kaynaklarının kurumasının ve dünyada her yıl yaklaşık 24 milyar ton toprağın çölleşmesinin sebebi olan insansal faaliyetlerin astronomik nedenlerle içerisinde olduğumuz küresel ısınma sürecini çok fazla ve tehlikeli boyutta hızlandırması ve bir sonraki yazımda paylaşacağım dijital kirlilik bizleri bekleyen en büyük tehlike.
Unutmamalıyız ki; bir şeyin, tarımın, balıkçılığın v.s. sürdürülebilmesi için onu ayakta tutan habitatın eksiksiz yaşaması lazımdır. Kurumuş bir gölü, kuyuyu, çölleşmiş bir tarım toprağını sürdürülebilirlik ile bağdaştırmak mümkün değildir. Ölüm doğada gördüğümüz her şey için mümkündür. Nitekim toprak fiziksel cansız bir ortam değil içerisinde bakteri, mikroorganizma, mikoriza gibi unsurları barındıran bir Süper Mikroorganizma olmalıdır.
Bakın toprak tahlilinize organik bu madde miktarı ne kadarmış? Sizlerin toprakları da çölleşiyor olmasın!… Yaşamın yapı taşı karbonu tutan bu varlıklarımızın yok olması zirai ve insani açıdan da felaketlerin artmasına neden olacaktır.
Bizler acilen radikal değişimlerin öncüleri olmalıyız, peki neler yapmalıyız ve buna hazır mıyız? Hepsini tartışacağız sizlerle. Bir rica sadece, bir sonraki buluşmamıza kadar şunu kendimize soralım?
İklim değişiyor, ya biz?