25.07.23

İklim Değişikliği, Üretim Deseninde Zorunlu Değişime Neden Oluyor

İklim Değişikliği, Üretim Deseninde Zorunlu Değişime Neden Oluyor

İklim değişikliği etkisiyle yükselen sıcaklıklarla birlikte oluşan buharlaşma ve sonucunda değişen tatlı-tuzlu su oranları; aşırı ve ani yağışlar, dolu, ani sıcaklık değişimleri gibi olağanüstü hava olaylarının yaşanmasına neden oluyor. Türkiye, iklim değişikliği etkilerini özellikle son yıllarda artan oranlı hissetmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan sel felaketleri ve dolu olayları, bunun en önemli göstergeleri. Yaşanan bu etkiler ise Türkiye’de üretim desenini değiştiriyor ve dönüştürüyor. Bu noktada üretici, su neredeyse üretimini o bölgeye taşıma yönünde hareket ediyor.

Hangi bölge hangi ürüne yöneliyor?

Aslında iki türlü dönüşüm yaşıyoruz; bir insan göçleri, iki üretim/ürün göçü. Örneğin Adana’da yaşanan işçi problemi nedeniyle belli ürünlerin üretiminden vazgeçilip meyvecilik gibi tekil toplama yapılan ürünlere yönelim söz konusu. Diğer yandan kuraklık ve aşırı sıcaklar, sebze üretimine olanak vermediği için Adana üreticisi artık Malatya’dan sonra arazi kiralıyor ve ekipmanını bölgeye taşıyor.  Bu sayede üretici, işçiyi Adana’ya taşımak zorunda kalmıyor ve suya ulaşarak üretimine burada devam ediyor. Bu durum ilk önce Konya Ovası’nda yaşanmaya başladı ve şu anda Van’a kadar ulaşmış durumda. Artık Van Gölü etrafında ve özellikle Ahlat, Adilcevaz ve Bitlis hattında 30-40 bin dekarı bulan domates, patates, karpuz ve kavun üretimi yapılıyor.

Kuraklık, birçok bölgede üreticiyi, üretim planlanmasını değiştirmek zorunda bırakıyor. Örneğin Kahramanmaraş’ta kuraklık nedeniyle az suya ihtiyaç duyan ayçiçeği ekilişleri başlarken, Adana’nın birçok bölgesinde aynı nedenle pamuk ekimi tercih edildi. Pamuk, her ne kadar su isteyen bir bitki olsa da mısıra göre yarı yarıya daha az su ihtiyacı olan bir bitki.

Diğer yandan yükselen sıcaklıklar, bitkilerin vejetasyon sürelerini uzatıyor. Örneğin geçmiş yıllarda Doğu Anadolu’da, açık tarla domatesinin vejetasyon süresini tamamlanamaz, Eylül ayının başında meyveler olgunlaşamadan don olayı yaşanırdı. Şimdi Haziran ayı dikimleri Kasım ayına kadar hasat edilebiliyor. Bu yüzden özellikle Van, Bitlis, Muş ve Elazığ hattında karpuz, domates, patates gibi sebzelerin ekimi yaygınlaşmaya başladı. Çünkü artık vejetasyon süresi tamamlanıp hasat süresine ulaşılabiliyor.

Kırşehir hattında çok fazla patates üretimi yapılıyorken Kızılırmak suyunun toksik olmasından dolayı patates üretimi bu bölgede artık durdu ve üretici Kayseri, Pınarbaşı’na doğru yöneldi. Tokat Ovası ise geçtiğimiz yıllarda mısıra dönüş yaşamasına rağmen susuzluk yüzünden yeniden ürün değişimine giderek ayçiçeği ve pancar üretimine yöneldi.

Su rejimi ile üretilen çeltikte ise İpsala Ovası, geçen seneki üretim seviyesini yüzde 70 oranında yakalayabildi. Nehirlerdeki su kaybı en çok çeltiği etkiliyor. Malkara, Hayrabolu, Meriç bölgeleri çeltik üretiminde en az yüzde 50 daralma yaşıyor. Deyim yerindeyse buna bir göç diyecek olursak çeltik göçü, Bulgaristan ve Makedonya’ya doğru gerçekleşiyor. Özellikle bu bölgelerde akrabalık ilişkileri olan üreticilerin geçişi çok daha kolay oluyor.

Meyvecilikte ise değişen iklim şartları nedeniyle erkenci ve geççi tabir edilen ürünlere ihtiyaç var. Adana, Hatay ve Tarsus-Mengen hattı buna imkan sağladığı için bu bölgelerde meyvecilik üretimi artıyor. Bölge üreticisi geçmişten gelen yüksek ekonomik düzeyi sayesinde sıcaklıktan korunmak için önlem alabiliyor.

Sonuç olarak sebze, meyve ve tarla bitkileri üretiminde, suyun olduğu ve vejetasyon sürelerinin yakalanabildiği iklim yapısına dönen bölgelere doğru, zorunlu alan değişikliği yaşanıyor.

Peki üretici bu değişime ne kadar hazır?

Ancak bu değişimle birlikte, bu dönüşen bölgelerde üretim yapan üreticiler de birçok problem yaşıyor. Örneğin Mayıs-Haziran aylarında anormal bir yağış yaşandı. Üretim deseni yenilenen bölgeler, bu duruma hazırlıksız yakalandı çünkü birçok eksikleri var. Örneğin drenaj sistemleri bu duruma uygun değil ve koruma sistemleri yok. Yüzde 70 kendi fidanlarını üreten bu üreticilerin fidanlarının hepsi zarar görmüş.

Tropikal ürünlere ilgi giderek artıyor ancak üretici bu ürünler hakkında ne kadar bilgi sahibi?

Değişen iklim şartları ile birlikte üretim deseni değişirken trend ürünlerde de değişiklik yaşanıyor. Her ne kadar ülkemiz tropikal iklime sahip olmasa da özellikle tropikal ürünler ön plana çıkıyor. Sahip olduğumuz ekosistem buna olanak sağlıyor ancak desteklenmesi gerekiyor. Gelişen teknoloji, bu ürünlerin üretiminde ortam yaratmamıza olanak sağlıyor. Türkiye’de üretimi gün geçtikçe artan tropikal ürünler avokado, mango, kivi ve ejder meyvesi. Bu ürünler gece gündüz sıcaklık farklılıklarını seven ürünler değil. Bu yüzden üretim kararı alınırken dikkat edilmeli.

Türkiye, bu ürünleri üretme konusunda ne kadar yetkin dersek sistem şu anda şu şekilde işliyor: Bu ürünlerin fidesini üreten kişiler aynı zamanda üretim bilgisine de sahipler. Bu yüzden bir danışmanlık sistemi geliştirdiler ve üreticiye fideyi sattıktan sonra yetiştiricilik konusunda danışmanlık veriyorlar. Her noktaya yetişemeyecekleri için her danışan en az 3-4 kişiyi yetiştiriyor ve sahada çalışmalarını sağlıyor. Bu sistemin ne kadar gerçekçi ya da doğru olduğunu ise yine zaman gösterecek.

Yaşanan bu değişimler ne kadar kontrollü?

Maalesef kanayan yaramız olarak üretimde plansızlık hala devam ediyor. Örneğin domateste elli yıllık sürede yüzde 127 oranında üretim artışı oldu ve şu anda 16,5 milyon ton domates üretimimize karşılık 9,5 milyon ton tüketiyoruz. Dolayısıyla ihracatta yaşanacak küçücük bir sıkıntı domateste felakete yol açıyor. Avokado şu anda tıpkı muzda olduğu gibi çok plansız büyüyor. Yüksek katma değere sahip bir ürün ancak ürün için sanayi planlaması yapılmazsa sonu muz gibi olacak. Mango ise gelişmiş meyve suyu sanayimiz sayesinde risk altında değil.

Biz hangi iklim koşullarında, hangi vejetasyon süresinde ve toplamda ne kadar üretim yapacağız; bu üretimin en kadarı ihracata ne kadarı iç tüketime yönelik olacak asla bilmiyoruz. Ürettiğimizi gerçek anlamda ihracata gönderebilecek miyiz, o bile belli değil. Yaşanan değişimin olumlu ya da olumsuz mu olacağını kontrol ve planlama belirleyecek.

Aslında üretimde ürün deseni değişikliğini iki ana sebebe bağlıyorum: Birincisi kuraklığa bağlı değişiklikler, ikincisi toprağın artık kullanılamaz hale gelmesinden dolayı yaşanan değişiklikler.

Gelecek sayıda toprağın kullanılamaz hale gelişinin nedenleri ve yapılması gerekenler konusu ile görüşmek üzere…