01.02.23

Denizbank’tan Tarım Finansmanına Tam Destek

Tarım finansmanının her zamankinden daha önemli hale geleceğini belirten Denizbank Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Burak Koçak, ‘Her zaman olduğu gibi, Türk çiftçisinin üretim için ihtiyaç duyduğu finansman ihtiyacını en doğru şekilde hesaplayarak yine en doğru zamanda kullanımına sunmak üzere, hem finansman sağlamaya hem de bunu doğru şekilde ve uygun maliyetle kullanabilmesi konusunda ihtiyaç duyduğu bilgi ve yönlendirmeyi sağlamaya devam edeceğiz’ dedi.

Geride bıraktığımız olağanüstü sürece ve yeni yıla dair değerlendirmelerini paylaşan Burak Koçak, 2023 yılında temel tarım ürünlerinde karlılığın korunması ile birlikte girdi fiyatlarındaki artışın da devam edeceğini beklediklerini dile getirdi.

Yeterli Üretim mi Sürdürülebilir Erişim mi?

Yeterli üretimden önce uygun fiyatlarla sürekli erişimin çok daha önemli olduğunu belirten Denizbank Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Burak Koçak; ‘Önce pandemi, ardından Rusya – Ukrayna Savaşı ve son yıllarda giderek artan ekstrem iklim olayları. Gün geçtikçe tarım sektörünün önemine daha çok vakıf olduğumuz bir dönemdeyiz. Bu önemi bize hatırlatan temel faktör ise kuşkusuz gıdayı üretmenin giderek daha değerli hale gelmiş olması. Son yıllarda art arda tecrübe ettiğimiz zorlu koşullar, yaklaşık son 50 yıldır küresel olarak içinde bulunduğumuz bolluk rehavetinden bizi uzaklaştırdı. Zira kendisi ya da hammaddesi tarım ürünü olan gıdalar, her gün mutlaka belli miktarda tüketmek zorunda olduğumuz ürünler. Sanayi ürünlerinden farklı olarak, bunlara erişemediğimizde sadece yaşam kalitemiz değil, doğrudan yaşamımız tehlikeye girer. Bu ürünlere de sadece erişebiliyor olmak değil; günlük, hatta öğünlük olarak, sürekli erişebiliyor olmalıyız. İşte tarım bu stratejik önemiyle hayatımızın her gününde var olmaya devam edecek. Bu yüzden her şeyden önce yeterli üretim değil, uygun fiyatlarla sürekli erişimin önemi çok daha büyük’ dedi.

Tarımsal Emtia Fiyatları Gerilemedi, Stabilize Oldu

2022’nin ağırlıklı olarak küresel faktörlerin etkili olduğu, hem ekonominin geneli hem de tarım sektörü için oldukça hareketli bir yıl olduğunu belirten Koçak, enflasyonun sadece ülkemizi değil dünya genelini etkilediğini vurguladı. Koçak, sözlerine şu şekilde devam etti: ‘Enflasyon, sadece ülkemizi değil, dünya genelini etkiliyor. Yaklaşık son üç yıldır olduğu gibi 2022 yılında da tarımsal emtia fiyatları art arda tarihsel zirveler gördü. Bunun bir sonucu olarak da özellikle çiftçiler sattıkları ürünlerde, maliyet kalemlerinin üzerinde bir enflasyona tabi oldukları için küresel düzeyde tarımsal karlılığın nispeten arttığı bir dönem yaşadık. Tabii son aylarda, kabaca 2022 hasadından itibaren, bazı ürünlerin fiyatlarında pandemi döneminin dinamiğinde alıştığımıza aykırı biçimde geri çekilmeler olmaya başladı. Dolayısıyla pandemi ile başlayan etkinin halen devam etmekle birlikte artık küresel düzeyde zayıflamaya başladığını görüyoruz. Bu ivme kaybını küresel gıda fiyatları üzerinden de izleyebiliyoruz. Örneğin 1990’dan beri hesaplanan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) endeksine göre, tarihin en yüksek seviyesi 2022 yılının Mart ayı oldu. Bu endeks üzerinden hesapladığımız küresel gıda enflasyonu (endeksin önceki yılın aynı dönemine göre artış oranı) ise en yüksek seviyesine ulaştığında %41 olmuştu. Bu tarih, endeks zirvesinden yaklaşık 1 yıl önce, Mayıs 2021. Küresel gıda enflasyonunun ortalama seyri düşünüldüğünde, bu olağanüstü bir seviye. Zira belirttiğimiz gibi 1990’dan beri hesaplanan endeksin tarihsel gıda enflasyonu ortalaması %3,7. Buna bakarak bile pandemi dönemi yaşanan fiyat artışının boyutunu anlamak mümkün. Ancak 2020 başına kadar geçen 30 yılın ortalaması %2,5 idi. Yani bu son dönemin aşırı enflasyonu 30 yıllık ortalamayı bile 1,2 puan artırdı. Ancak pik sonrası yıllık küresel gıda enflasyonunun yavaş yavaş gerilemeye başladığını görüyoruz. Asıl ilginç olan ise en güncel veri olan Kasım 2022 itibarıyla küresel gıda enflasyonu da ilk kez sıfır civarına (binde 2,6) geriledi. Küresel gıda enflasyonunun son 29 aydır ilk kez sıfıra gerilemiş olması artık tarımsal emtia fiyatlarındaki artışın da doygunluğa ulaştığı şeklinde yorumlanabilir. Oldukça önemli bir sinyal olmakla birlikte, buna iki ilave yapmak yerinde olacaktır. Birincisi, fiyatlar eski seviyesine gelmiş değil; sıfırlandığını söylediğimiz küresel gıda enflasyonu büyük bir baz etkisi de taşıyor. Yani tarımsal emtia fiyatları, bugün pandemi öncesi döneme göre, yaklaşık %40-45 oranında daha yüksek bir seviyede. Yine küresel gıda enflasyonunun sıfıra gerilemiş olması da fiyatların değil, fiyatlardaki artış oranının gerilemiş olduğu anlamına geliyor. Enflasyon negatife inmediği sürece fiyat gerilemesinden bahsedemeyiz. Dolayısıyla küresel piyasalarda tarımsal emtia fiyatları gerilemedi, sadece (bir süreliğine) stabilize oldu.’

Bitkisel Üretimdeki Artış Tarımsal Büyüme İçin Yeterli Olmadı

Denizbank Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Burak Koçak, tarıma Türkiye özelinde bakıldığında bir büyüme yaşanmadığını; her ne kadar bitkisel üretimde bir büyüme yakalansa da hayvancılıktaki negatiflerin bu büyümeyi engellediğini kaydetti ve ekledi: ‘2022, bitkisel üretim için belirttiğimiz küresel faktörlerin de etkisi ile üretilen ürünlerin her zamankinden daha değerli olduğu bir yıldı. Gıda enflasyonu dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hesaplanan endekslerin tarihi zirvelerine ulaştı. Maliyetlerde de özellikle hammadde ve kur kaynaklı artışlar yaşanmış olsa da ürün fiyatlarındaki artış yıl boyunca bunun çok daha üzerindeydi. Örneğin çiftçi satışı tarım ürünlerinin fiyatları üzerinden hesaplanan endeksteki (tarım ÜFE) yıllık artış oranı halihazırda %169,45 iken, tarımsal girdilerin fiyatları üzerinden hesaplanan endeksteki (Tarımsal GFE) yıllık artış oranı %138,15 oldu. Yine geçtiğimiz yıldan farklı olarak 2022’de kuraklık ya da dolu, don benzeri etkisi genele yaygın bir hadise yaşanmadı. Hatta toplam bitkisel üretim miktarı %8,2 oranında arttı. O halde, bitkisel üretim tarafında hem üretim miktarları, hem ortalama fiyat ve karlılık artarken, tarım sektöründeki sıfıra yakın büyümeyi ancak hayvancılık tarafındaki bozulma ile açıklayabiliriz. Aslında hayvansal ürünlerin fiyatı da belirgin bir artış yaşadı. Örneğin Aralık 2022 sonu itibarıyla, önceki yılın aynı dönemine göre karkas et fiyatı %102.8, çiğ süt fiyatı ise %80,9 oranında arttı. Bunlar ortalama bir yıla göre yüksek olsa da hayvancılık sektöründeki karlılığı korumak için iki yönden yetersiz kalıyor. Birincisi, hayvansal ürün fiyatlarındaki bu artış, kendisi bitkisel tarım ürün olan yem kaynaklarının fiyat artışının oldukça gerisinde kaldı. İkincisi ise hayvancılıktaki bu artış oranları yıl içinde çok dalgalı bir seyir izleyerek zaman zaman sektör karlılığını iyice düşürdüler. Yani yem fiyatları ile ürün fiyatları arasındaki makasın çok daha daraldığı kısa süreli dönemler oldu. İşte yıllık büyüme de bitkisel üretim tarafındaki oldukça iyi performans ile hayvancılık tarafındaki sorunlar arasındaki dengede negatife dönüşmese de önceki yılı aşan bir tarımsal üretim olmadı.’

Tarımın Finansmanı Her Zamankinden Daha Önemli Olacak

Tarımsal finansmanın diğer tüm sektörlerin finansmanından ayrıldığını ve her zamankinden daha önemli olduğu bir döneme girildiğini söyleyen Koçak; ‘Bitkisel üretimdeki performans yüksek de olsa, bunun karşılığı olan gelir, tarım sektörünün doğası gereği, yaklaşık 1 yıllık süreç sona ermeden üreticilerin cebine giremiyor. Tıpkı kağıt üstündeki bir alacak gibi süre tamamlana kadar çiftçi bu gelirinden bir ödeme yapamıyor. Bununla birlikte bu gelirin elde edileceğinin de yine üretim süreci boyunca bir garantisi bulunmuyor. Bu üretime ilişkin harcamaların optimum seviyede ve zamanında yapılması gerekiyor ki bunun için de kaçınılmaz olarak bir nakit akışına ihtiyaç var. İşte bu durum, yani tarımsal finansmanın aslında çok spesifik olan bu özelliği, onu diğer tüm sektörlerin finansmanından ayırıyor. Bu bakımdan tarımın finansmanının her zamankinden daha önemli olduğu bir döneme girmekte olduğumuzu söyleyebiliriz’ dedi.

Denizbank olarak Türk çiftçisinin finansman ihtiyacını en doğru şekilde ve zamanda karşılamaya devam edeceklerini belirten Koçak; ‘2023 yılında küresel faktörlerin etkisi ile temel tarım ürünlerinde karlılığın korunması beklenmekle birlikte, hem kur hem de küresel ticaretten kaynaklanan kaygılarla beraber girdi fiyatlarının da (önceki yıllara göre daha sınırlı olmakla birlikte) artması muhtemel. Bu da her şeyden önce üretim iştahı yüksek olsa bile çiftçilerin kendilerini fonlama kabiliyetlerinin düşmesi anlamına geliyor. Yani önceki yıl kendi içinde karlı bir üretim sezonu olsa bile, elde edilen gelir hem hanenin geçimini hem de sonraki yılın çok daha artmış olan tarımsal üretim giderlerini karşılama konusunda yetersiz kalıyor. Bu noktada ihtiyaç noktası ağırlıklı olarak tarımsal finansmana, doğru ve etkin finansmana erişim. Biz de bu ihtiyaç kapsamında, her zaman olduğu gibi, Türk çiftçisinin üretim için ihtiyaç duyduğu finansman ihtiyacını en doğru şekilde hesaplayarak, yine en doğru zamanda kullanımına sunmak üzere hem finansman sağlamaya hem de bunu doğru şekilde ve uygun maliyetle kullanabilmesi konusunda ihtiyaç duyduğu bilgi ve yönlendirmeyi sağlamaya devam edeceğiz’ şeklinde konuştu.

Denizbank, Çalışmalarına Çevre ve İklim Politikaları Çerçevesinde Devam Ediyor

Çevre ve iklim politikaları özelinde keskin değişikliklere ve gerçekçi önlemlere ihtiyacımız olduğunu ve çevresel sorunların gerçekten de insanlığın karşı karşıya kaldığı sorunlar içerisinde özel bir yere sahip olduğunun farkına varmak gerektiğini söyleyen Koçak sözlerini şu şekilde sonlandırdı: ‘Örneğin Davos Zirvesi olarak bilinen World Ekonomic Forum’un her yıl yayınladığı Global Risk Raporu’nda hemen her yıl dünyayı tehdit etme olasılığı bulunan en önemli riskler sıralamasındaki ilk 5 riskin genellikle 4’ünün, iklime dayalı riskler olduğunu görüyoruz. Sonuç olarak aslında insanlığı hayatta tutan çevresel denge bozuluyor. Buna bağlı olarak geçtiğimiz yıl ortasında yürürlüğe giren Avrupa Yeşil Mutabakatı ve bunun devamı olacak düzenlemeler, üretimi ve ticareti belirgin şekilde değiştirecek. Türkiye’nin ihracattaki en büyük partneri olan AB, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi uygulamalarla çevresel hassasiyetlerin gözetilmesini dayatabilme imkanına sahip ve önümüzdeki süreçte bunu büyük ölçüde kullanacak. Bankalar olarak bu sürece uyumlanmak ve müşterilerimize gerekli yönlendirmeyi sağlamak sorumluluğuna sahibiz. Biz de DenizBank olarak müşterilerimizin çevresel ve sosyal risklerini değerlendirmek üzere bir model kurduk ve işletmeye başladık. 2023 yılı içinde bireysel hariç tüm müşterilerimize uygulayacağımız bu modele, halihazırda tarım ve proje finansmanı için başladık. Başlangıç noktamızın tarım olması, doğa ile ilişkisinin de bir yansıması olarak bu sektörü konumlandırdığımız yer bakımından bir sembol niteliği taşıyor. Dünya hızla değişiyor ve bildiğimiz tarımın ve bankacılığın da kuralları bu eksende yeniden yazılıyor. Biz dönüşümü erkenden benimseyen bir banka olarak, bunu engel değil, ihtiyaç duyduğumuz bir önlem olarak görüyoruz.’