Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bulunan Avrupa Tarım, üç bin dönümlük tek parsel bahçede ceviz üretimi yapıyor. Başlangıçta aile büyüklerinin, çocuklara yeşil bir alan kalsın niyetiyle 50-100 dönüm olarak başlamayı düşündüğü bir girişimken şirket bugün, Avrupa ülkelerine ihraç edebilecek kalitede ceviz üretimi gerçekleştiriyor. Modern meyvecilik üretimi yapılan bahçede sürdürülebilirlik ise hayati öneme sahip.
Avrupa Tarım Operasyon Yöneticisi Haşimcan Yazıcıoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu ve sekiz yıldır, bahçede ekibiyle birlikte çalışıyor. Mühendislik ana dalı olduğu için ziraat mühendisi olmasa da sürece kolay adapte olduğunu belirten Haşimcan Yazıcıoğlu, her şeyi deneyimleyerek öğrendiğini ve unutulmaz anılar biriktirdiğini söylüyor. Avrupa Tarım’ı tanımak, ceviz üretimindeki süreci kendisinden dinlemek üzere sorular yönelttiğimiz Avrupa Tarım Operasyon Yöneticisi Haşimcan Yazıcıoğlu, sorularımızı şu şekilde yanıtladı:
Avrupa Tarım nasıl doğdu?
Avrupa Elektronik, 1982 yılından bu yana elektronik sektöründe perakende ticaretiyle uğraşan bir aile şirketi. 2008- 2009 yıllarında, yatırım amaçlı gayrimenkul arayışına girmişken gezdiğimiz sahalardan bir tanesinde bir ceviz bahçesi gördük. O gün için alım yapmasak da gördüğümüz ceviz bahçesi bizi etkiledi ve aklımıza ceviz bahçesi fikrini ekmiş oldu. Açıkçası sonraki süreç, bir arayış ve heyecanla devam etti. Bu işin nasıl olabileceği ile ilgili araştırmalar yaptık ve araştırmalarımız sonucunda da yatırım kararı aldık. 2011 yılında tanıştığımız tarım sektörü üzerine çalışmaya ve yatırım planları yapmaya başladık, 2013 yılı itibari ile fiziki çalışmalara başladığımız ceviz bahçemizin ilk fidanlarını 2015 yılı başında toprakla buluşturduk şeklinde özetleyebilirim.
Bahçe özelliklerinden bahseder misiniz?
Avrupa Tarım olarak, Edirne Uzunköprü’de, tek bir kapama bahçeye sahibiz. Bu tek bir alan içerisinde etrafı çevrili farklı etaplarımız var. Bu etaplar 2015, 2020, 2021 ve 2022 dikimlerimizden oluşuyor. 2015 yılı dikiminden sonra beklememizin sebebi, biz bu işi yapabilir miyiz görmek istememizdi. Arzu ettiğimiz sonuçlara ulaştığımızı ve potansiyelimizi görünce de devam etme kararı aldık. Şu anda beş etapta, beş farklı yaşta ceviz fidanlarımız mevcut. Fidanlarımızın en yaşlısı sekiz yaşını dolduruyor, en genç fidanlarımız ise bir yaşındalar.
Peki yatırım ölçeğini büyütme süreci nasıl gelişti?
Başlangıçta aile büyüklerinin, çocuklara yeşil bir alan kalsın niyetiyle 50-100 dönüm olarak başlamayı düşündüğü bir girişimdi. Daha sonra edinilen bilgi ve tecrübe ile birlikte alan genişletildi. Yatırım ölçeği ise daha çok şu şekilde genişledi: Örneğin bir traktör aldık, bu traktör bozulursa diye ikinci bir traktör daha almaya karar verdik. Sonra iki traktörü 100 dönüm alan için mi tutacağız diye düşünüp alanı genişlettik. Bu şekilde her yatırımla birlikte işin doğal akışında alan büyüdü. Bu alan büyüklüğüne ulaştığımızda da artık danışmansız ilerleyemeyiz diyerek danışmanlık hizmeti almaya başladık. Sonra büyüme ve tesis kurulumu ile birlikte bir baktık ki 3 bin dönümlük bir bahçe yönetiyoruz. Zaman içerisinde 3 bin dönümlük bir arazi büyüklüğüne ve 50 bin adet ağaca ulaştık.
Avrupa Tarım olarak hangi çeşitlerde üretim yapıyorsunuz?
Avrupa Tarım olarak biz, Chandler ana çeşit olmak üzere ikinci çeşit Howard ve üçüncü çeşit Livermore olarak çeşitlendirme yaptık. Howard ve Chandler, birbirine çok yakın özelliklere sahip. Howard çeşidini tercih sebebimiz Chandler’dan bir hafta önce hasada hazır hale gelmesi. Bu sayede hasada erken başlayabiliyoruz. Ama çiçeklenme dönemleri arasında yalnızca iki günlük bir fark var. Livermore ise içi kırmızı bir ceviz olması nedeniyle pazarlamaya yönelik bir çeşit.
Çeşit kararını verirken nelere dikkat ettiniz?
Tüketici tercihleri, çeşit kararını belirleyen ana unsur oluyor. Günümüzde en çok Amerikan menşeili Chandler ürününü biliyoruz. Açık renkli ve kolay kırılabilir olduğu için bu ürüne ciddi bir talep var. Ancak üretici açısından değerlendirdiğimizde, çeşit seçimi bu kadar kolay değil. Tabii ki pazarın ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışacağız ama diğer taraftan da bulunduğumuz iklim koşullarının önemini unutmamamız gerekiyor; geç ya da erken donlara yakalanmamak çok önemli. Hasat planlamasının ise çok iyi yapılması lazım; cevizin kabuğunun çatlamasıyla yere düşmesi arasındaki süre sadece on beş gün. Bu süreyi farklı çeşitlerle beraber ne kadar uzatabilirseniz hem tesisi hem de mekanik yatırımlarınızı o kadar verimli kullanabiliyorsunuz.
Türkiye’de, ceviz üretimi ve tüketiminde mevcut durum nasıl?
Kişi başına ceviz tüketimi en yüksek ülkelerden biri olmamıza rağmen üretim düzeyi çok düşük kalmış ülkelerden bir tanesiyiz ve bu yüzden dünyanın en büyük ceviz ithalatçılarından biriyiz. Ülkemizdeki ceviz yatırımları artmasına rağmen yediğimiz üç cevizin ikisi ithal. Bu gerçekten ciddi yatırımlar gerektiren ve yıllar alacak bir süreç.
Avrupa Tarım olarak üretim hedefiniz iç pazar mı yoksa ihracat mı?
Hem ihracata hem de iç pazara yönelik üretim yapıyoruz. Asıl odak noktamız ise iç pazar çünkü biz ülkemizdeki açığı görerek yatırım kararı aldık. Ancak iç pazarda rekabete giremediğimiz durumlarda Avrupa’ya ihracat yapıyoruz. Kaliteli ve belli standartları yakalamış ürünün değerini teklif eden bir projeyle karşılaştığımızda, bunu değerlendirmek zorundayız. Çünkü hiçbir kriter aranmaksızın Amerika’dan, Şili’den ikinci ya da üçüncü sınıf cevizler in ithalatına izin veriliyor. Diğer yandan da bizim ürettiğimiz ceviz aynı kalitedeymiş gibi fiyatlandırmamızı istiyorlar. Maalesef bu noktada ihracata yönelmek zorunda kalabiliyoruz. Şu anda ihracatta odağımız Avrupa. İtalya, Rusya ve İngiltere bizim için çok kıymetli çünkü ürün kalitesine önem verdikleri için ciddi fiyatlar teklif ediyorlar.
Bahçe yönetiminde sürdürülebilirlik konusunda neler yapıyorsunuz?
Biz, sürdürülebilirliğe A’dan Z’ye önem veriyoruz ve bunu birçok alana yansıtmaya çalışıyoruz. Kapama bahçe, etrafı tellerle kapalı bir bahçe ama sadece bu demek değil. Tek bir sulama noktası olan bir bahçeye sahibiz ve burada damla sulama sistemi kullanıyoruz. Bu da su tasarrufu anlamına geliyor ve bizim açımızdan su tasarrufu, sürdürülebilirliğin birinci adımı. İkinci büyük adım olarak verimlilik konusunu söyleyebilirim. Türkiye’deki topraklar maalesef hor kullanım yüzünden vahim durumda. Biz kendi arazilerimizi satın aldığımızda da aynı vahim tabloyla karşı karşıya kaldık. Öncelikle sıkışmış toprak tabakasını kırarak suyu aşağılara indirmeye ve toprağın içindeki ekolojik dengeyi yeniden kurmaya çalıştık. Bu çalışmayı bitki besleme, solucan ve mantarlar aracılığı ile sürdürdük ve sonrasında damla sulama uyguladık. Toprak, kendine ne kadar yaşanabilir form bulursa bize o kadar az ihtiyaç duyuyor ve bu noktada da maliyetler azalıp verimlilik artıyor. Üçüncü önemli adım ise bahçeden çıkan her şeyi, bahçede yeniden kullanmaya ya da tüketiciye ulaştırmaya özen gösteriyoruz. Hiçbir şey çöpe gitmemeli mantığı ile hareket ediyoruz. Örneğin hasat döneminde soyduğumuz yeşil kabukları fermente ederek azot kaynağı olarak tekrar toprağa karıştırıyoruz ya da cevizleri yıkadığımız su yüksek asiditeye sahip olduğu için samanla karıştırıp yine fermente ederek bahçede kaynak olarak kullanıyoruz. Sürdürülebilirlik bizim için çok yönlü ve hayati öneme sahip bir kavram çünkü yatırımın kendisi zaten uzun bir süreç. Bu yüzden sürdürülebilirlik için her türlü emek ve bilgiyi sarf ediyoruz.
Ceviz yetiştiriciliği nasıl bir iş diye sorsak ilk vurgulamak istediğiniz nokta ne olurdu?
Ceviz, talebin artış trendinde olduğu aynı zamanda arzın da çok hızlı arttığı bir ürün. Birçok ülke cevize yatırım yapıyor. Üstelik ceviz, muz ya da elma gibi bir ürün değil. Yatırım yaptığınızda maksimum rekolteye ulaşabilmek için en az 8-10 yıl beklemeniz gerekiyor. Dolayısıyla sabırla yapılması gereken bir iş ve her işte olduğu gibi bu işte de avantaj ve dezavantajlar bir arada. Her yatırımcı sabırlı olamadığı için hızlı vazgeçişler ile karşılaşabiliyoruz. Başta yüksek motivasyonla yapılan yatırımlar, sonrasında gereken finansal sübvansiyonlar nedeniyle motivasyon düşüşüne sebep olabiliyor. Ceviz üreticiliği çok uzun yıllar devam ettirilmesi gereken bir yatırım olduğu için volatilite çok düşük. Örneğin bir muz gibi değil; muz yetiştiriciliğinde bugün bir sera kuruyorsunuz, iki sene sonra fiyatlar düştü diyerek çıkabiliyorsunuz. Ceviz yetiştiriciliğinde böyle bir durum söz konusu olamaz. Şu anda ceviz fiyatları döviz bazında düşmeye başladı. Ancak biz zaten bu işe gönül verip yatırım yaptığımız için direniyoruz ve arz-talep dengesinin düzelmesini bekliyoruz. Yaptığımız işten memnunuz ama gerçekten sabır işi.
Peki ceviz bahçesi yatırımı kararı alacaklara neler söylemek istersiniz?
Bu işe araziyi alalım, belli ihtiyaçlarını karşılayalım, elektrik var, ev de yapılabiliyor, traktör de çalışır gibi yüzeysel tespitlerle asla başlanamaz. Hem finansal hem de sürdürülebilir tarım anlamında ciddi analizlerin yapılması gerekiyor. Bizim bahçemiz üç bin dönümde tek bir bahçe ve içerisinde 58 parsel var; aslen 58 farklı bahçe yönetiyor gibiyiz. Fidan dikmek bu işin yalnızca yüzde 10’unu, diktikten sonraki süreç ise yüzde 90’ını oluşturuyor. Çalışacak insan bulmak, girdi maliyetleri, alt yapı ve bitki besleme yatırımları başlı başına birer etmen. Özellikle ilk yıllarda ağacın ihtiyaçlarını karşılayamazsanız gelecekte alacağınız rekolte düşüyor. Dolayısıyla ilk yıllar çok önemli. Bu iş aslında uzun yıllar finanse edilmesi gereken bir operasyon. Hiçbir iş karşıdan göründüğü gibi değildir ancak bu iş asla değil diyebilirim. Sabır, doğru planlama ve finansal kaynağın yönetimi çok önemli.
Hobi olarak yapılamayacak bir iş olduğunu da ayrıca vurgulamak isterim. Bir kere bahçede bulunmanız gerekiyor; yılda 20-30 ne kadar gerekiyorsa o kadar gideceksiniz. Sorunları bizzat görüp doğru çözümü bulabilmeniz için orada yaşamanız gerekiyor. Bugün bu işe devam edebilenlerin hepsinin bahçede evi ve biriktirdikleri çokça anısı vardır. Zaten ne kadar çok anı birikmişse o kadar başarı elde edilmiştir.