Türkiye, yılda ortalama 140.000 – 150.000 ton ceviz tüketimi (kişi başı yaklaşık 3,3 kg) ile dünyada en fazla ceviz tüketen ülkelerin başında gelmesine rağmen, maalesef tükettiği cevizin yaklaşık %70’lik kısmını farklı ülkelerden ithal ediyor. Başta Amerika ve Şili olmak üzere Çin, Ukrayna, Özbekistan, Moldova ve Arjantin ceviz ithal ettiğimiz ülkeler arasında yer alıyor.
Tarım Gündem Dergisi olarak hazırladığımız ceviz dosyasında, Ceviz Üreticileri Derneği ile görüştük. Dernek Başkanı Ömer Ergüder, dernek olarak öncelikli amaçlarının ülkemizdeki yetiştiriciliği güçlendirerek yerli üretimi artırmak olduğunu vurgularken, kurdukları yeni şirket ile de yerli cevizi markalaştırmak ve dünyaya açılmasını sağlamak hedefinde olduklarını dile getirdi. Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı Ömer Ergüder, gerçekleştirdiğimiz röportajda sorularımızı şu şekilde yanıtladı:
Öncelikle sizi tanımak ve bir ceviz üreticisi olma kararınızı nasıl aldığınızı öğrenmek isteriz?
Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Amerika-Washington DC’de iş idaresi bölümünde okudum. Yaklaşık 20 yıl kadar Amerika’da yaşadıktan sonra 1990’ların ortasında Türkiye’ye döndüm. Uzun yıllar devam eden iş hayatımızdan sonra bir B planı arayışımızın sonucunda, bu B planının tarım sektöründe olmasına karar verdik. Tarımda da ceviz üreticiliğini seçtik. Türkiye’nin ceviz tüketiminde önde gelen ülkelerden biri olması ve tüketimin 3’te 2’sini ithal edilmesi bizi bu alana yönlendiren en önemli faktörlerdi. Tüketimi bu denli yüksek bir ürünün üretim açısından piyasada büyük bir açığı vardı. Bunlarla birlikte, diğer yaş meyve ve sebze ürünlerinde dağıtım, depolama ve sevkiyat süreçleri gibi kriterlerin bizim için riskli olacağını düşünmemizdi. İlk yatırımımızı Manisa Köprübaşı’nda, ikinci yatırımımızı ise Portekiz’de gerçekleştirdik. Üçüncü yatırımımız İspanya’da ancak bu yatırım henüz proje aşamasında.
Ceviz Üreticileri Derneği’nin kuruluş sürecini anlatır mısınız?
Ceviz Üreticileri Derneği, 9 Mart 2020 yılında kuruldu. Derneğin, deyim yerindeyse fikir babası ise Hakkı Akhan. Neden bir derneğe ihtiyaç duyduk diye sorarsanız; bir ceviz üreticisi olarak sektörün sorunlarını zaten yaşıyoruz ve yakından biliyoruz. Öncelikle bu sorunlara birlikte göğüs gerebilecek olma fikri bizi cezbetti. Ayrıca bir derneğin, önce üretici olarak bizlere sonra da ülkemize çok katkısı olacağına inandık ve pandemi öncesinde hayata geçirdik. Derneğin ilk başkanı Bülent Bulgurlu, ikinci başkanı ise Yusuf Yormazoğlu oldu. Ben üçüncü başkan olarak Yusuf Bey’den bayrağı devraldım.
Derneğin kapasitesi hakkında bilgi verir misiniz?
Ceviz Üreticileri Derneği olarak henüz üye sayımız az ancak yaptıklarımız üye sayımız ile kıyaslanmayacak düzeyde. Üyeler olarak toplamda 30-35 bin dekar alanda yetiştiricilik yapıyoruz ve 1 milyonun üzerinde ağaca sahibiz. Bahçelerimiz, başta Kaliforniya ve Şili olmak üzere sektörü domine eden ülkelerle rekabet edebilecek, modern ve organize bahçeler. Organize bahçeler, belirli bir performansa ve iş planına yönelik çalışmış, karşılığında da bir kazanım beklentisi olan bahçelerdir. Derneğimiz bünyesinde bulunan çalışma komiteleri, yurtiçi ve yurtdışı ilkleri açısından oldukça önemli işlere imza atıyorlar. Derneğin büyümesi ve daha fazla üye sayısına ulaşması en büyük arzumuz.
Dernek olarak kuruluş amaçlarınız nelerdir?
Ceviz Üreticileri Derneği olarak amaçlarımızın başında ülkemizdeki ceviz yetiştiriciliğini güçlendirmek, desteklemek ve yerli üretimi artırmak yer alıyor. Diğer yandan yerli ürün tüketiminin artması için bu konuda farkındalık yaratmak, tüketiciye yerli ve ithal ürün arasındaki tazelik, lezzet, aroma ve hijyen gibi farkları göstermek amaçlarımız arasında yer alıyor. İthal ürünlerin pazarlama ve teşhir edilme şekilleri tüketicileri yanıltabiliyor. Bu noktada dernek olarak devreye girmek için çalışıyoruz.
Üreticiler, derneğe üye olarak hangi avantajlara sahip oluyorlar?
Derneğe üye olmanın birçok artısı var. Öncelikle hangi işi yapıyor olursanız olun sektörel sosyal çevre ve bilgi akışı çok önemli. Dernek bu anlamda önemli bir rol üstleniyor. Eğer zaman ayırırsanız yurt içinde ve dışında sektörde neler oluyor, dünyada ve ülkemizde fiyatlar nasıl seyrediyor gibi tüm gündemi dernek sayesinde takip edebilirsiniz. Diğer taraftan dernekte sektörel bilgi paylaşımı, pazarlama, üretim-kalite ve standartlar ve kurumsal ilişkiler olmak üzere 4 ayrı komite bulunuyor. Bu yönümüzle de oldukça aktif bir dernek olduğumuzu vurgulamak isterim. Dernek üyeliği konusunda ise yalnızca bir tek kriterimiz var o da üretici olunması. Ölçek büyüklüğü bizim için önemli değil, burada önemli olan üreticiler olarak birlik olabilmek.
Ceviz Üreticileri Derneği olarak şirket kurma girişiminiz hakkında bilgi verir misiniz?
Derneklerin, yasal düzenleme gereği satış yetkileri bulunmuyor. Ceviz Üreticileri Derneği olarak yeni bir anonim şirket kurduk. Bu şirketi kurmaktaki amacımız, cevizimizi markalaştırmak ve bir marka altında satışını gerçekleştirmek. Henüz isim başvurumuz netleşmedi o yüzden isim deklare edemiyorum. Bu şirket arzu eden üyelerimizin cevizlerinin, dernek markası ile perakende satışını yapacak. Diğer yandan bizim için anlamı çok büyük çünkü yerli cevizin artık bir markası olacak. Bu yıl deneme yılımız olacak çünkü yetiştiricilik ve satış bambaşka dinamikler barındırıyor. Hayalimiz önce yurtiçine sonra da yurtdışına, kendi markamız ile satış yapabilmek. Amacımız ise yerli cevizin görünür ve bilinir olması.
Globalde pazarı domine eden üretici ülkeler sizi korkutmuyor mu?
Kolay olmayan bir sektör içerisindeyiz çünkü rakiplerimiz çok güçlü. Kaliforniya yılda yaklaşık 750 bin ton üretim yapıyor ve bunun 3’te 2’sini ihraç ediyor. Şili yılda 170-180 bin ton üretim yapıyor ve üretimin yüzde 90’dan fazlasını ihraç ediyor. İhraç etmek zorundalar çünkü böyle bir iç tüketimleri yok ve bu yüzden agresif bir satış stratejileri var. Diğer yandan bu ülkeler çok uzun yıllardır üreticiler. Ancak böyle güçlü rakiplere karşı ayakta kalma mücadelesi bizi zinde tutuyor.
Türkiye’de ceviz üreticilerinin sahip olduğu avantajlar nelerdir?
Türkiye, dünyada kişi başına ceviz tüketiminin en yüksek olduğu ülkelerden biri ve sektör oyuncuları için bu çok önemli bir avantaj, üreticiler olarak çok önemli bir pazarın tam ortasındayız. Bahçeden sofraya ya da rafa çok kısa bir zaman içerisinde ve neredeyse sıfır karbon ayak izi ile ürün sunabiliyoruz. Üstelik sunduğumuz bu ürün, tazeliğini kaybetmemiş ve hiçbir kimyasal işleme maruz kalmamış bir ürün. Örnek vermem gerekirse pazartesi günü hasat ettiğimiz cevizi öğleden sonra işleme tesisimizde kalibre ederek, Salı günü tüketiciye ulaştırabiliyoruz.
Peki ithal cevizin dezavantajları nelerdir?
İthal cevizin konteynırlarla gelmesi haftalar sürüyor. Bu haftalar süren yolculuk nelere sebep oluyor? Transfer sürecinin uzunluğu cevizi, böceklenme ve küf problemlerine açık hale getiriyor ve bunun önüne ancak kimyasal uygulamalar ile geçilebiliyor. Diğer yandan cevizin sahip olduğu nemi kaybetmemesi lezzet ve aroma açısından çok önemli, yine transfer süresinin uzunluğuna dayınım için ihracatçılar cevizi fazla kurutuyorlar. Bu da cevizde lezzet, aroma ve tazelik kaybına neden oluyor. İhracatçı ülkeler bunu yapmak zorundalar, başka şansları yok. Ancak yerli üretimde, 24 saat içerisinde tüketiciye cevizi ulaştırdığımız için bu durumların hiçbiri yaşanmıyor. Cevizde yaşanan bu sürecin tümünü dernek olarak çok önemsiyoruz ve tüketiciyi bu konuda bilinçlendirmek için çalışıyoruz.
Ceviz bahçesi yatırımında süreç nasıl işliyor?
Ceviz yetiştiriciliği oldukça uzun soluklu bir yatırım. Araziyi bulmak ve dikime hazır hale getirmek minimum bir yıl sürüyor. Dikim ve alt yapı yatırımları ile birlikte bahçenin gelir giderlerinin başa baş gelmesi yaklaşık 5-6 yıl sürüyor. Bu süreç içerisinde sürekli yatırım yapmaya ve bahçeye bakmaya devam ediyorsunuz. Maksimum verime ise 9-10 yıl gibi bir sürede ulaşabiliyorsunuz. Eğer bir işletme tesisi de kurulacaksa, böyle bir yatırımın geri dönüşü 13-14 yıl içerisinde gerçekleşiyor. Bu yüzden ceviz yetiştiriciliği büyük sabır ve konsantrasyon gerektiren bir iş. Eğer böyle bir yatırımı hobi olarak değil geri dönüşü olacak ticari bir faaliyet olarak yapacaksanız asla başkasına emanet edemeyeceğiniz ve doğru danışmanlarla ilerlemeniz ve kendinizi geliştirmeniz gereken bir işten söz ediyoruz.
Yeni yatırım kararı alacak kişilere neler söylemek istersiniz?
Maalesef Türkiye’deki ceviz üretimi, henüz yıllık tüketimi karşılayacak düzeyde değil. Derneğimiz adına konuşacak olursam; ürettiğimiz ceviz ekim ayında hasat ediliyor ve ekim ayının ikinci yarısında satışa sunuluyor. Bu ceviz alım gücünün daha iyi koşullarda olduğu piyasa şartlarında ilkbahara kadar tükenmiş oluyor ve yeniden satış için yeni hasat dönemi bekleniyor. Bu yüzden yatırım anlamında sektörün önü çok açık. Zaten dernek üyeleri olarak bu açığı fark ettiğimiz için bu yatırımları gerçekleştirdik. Ancak şartlar bizim başladığımız yıllara göre çok değişti. Örneğin iklim değişikliği üretimde bazı sıkıntılara neden olabiliyor. Ceviz ciddi miktarda suya ihtiyaç duyan bir bitki. Diğer yandan mikro klima ve toprak yapısı çok önemli. Bu yüzden yeni yatırım yapacak kişilere naçizane önerim, her konuda çok iyi bir değerlendirme yapmaları olur. Özellikle maddi beklentisi olan yatırımcılar mutlaka uzmanlarla çalışmalı.
Peki dernek olarak devletten beklentileriniz nelerdir?
Bireysel çabalarımız ancak kendi bahçelerimize yetiyor. Dolayısıyla bu noktada devlet desteği çok önemli hale geliyor. Dört yıl önce gümrük vergileri sektörü koruyacak düzeydeydi ancak zaman içerisinde vergi oranı, yüzde 43’ten yüzde 4 seviyesine düşürüldü. Amerika’dan gelen ürünlere ekstra yüzde 10, diğer ülkelere sadece yüzde 4 gümrük vergisi uygulanıyor. Bu vergi oranlarının sektörümüz için yeterli olmadığını düşünüyoruz. Beklentimiz en azından bizim satış yaptığımız dönemde gümrük tarifesinin eski seviyesine getirilmesi. Diğer bir isteğimiz ise gümrük ihtisas kapılarının oluşturulması. Maalesef kuruyemiş ürünlerinin her gümrük kapısından ülkeye girişi yapılabiliyor ve Türkiye’ye yasal olmayan yollardan da binlerce ton kuruyemiş sokuluyor. Bu da bizlere adil bir rekabet ortamı sunmuyor. Maalesef bu konularda henüz arzuladığımız kadar yol kat edemedik ancak pes etmiyoruz. Bugün yalnızca ceviz ve badem ithalatı, 300-400 milyon dolarlık cari açığa sebep oluyor. Bu iyileştirmeler hem üreticinin hem de ülkemizin menfaatine olacak. Türkiye’de ceviz bahçelerinin verimi dekar başına ortalama 200 kg. olurken, Kaliforniya ve Şili gibi rakiplerimizin verimi dekar başına ortalama minimum 500-550 kg. Bu farkı azaltmaya başladığımızda ithalat oranlarında da düşüş sağlayabiliriz.