19.08.25

Bitki Beslemede Yeni Bir Keşif, Deniz Kestanesi Biyostimülanı

Yapılan araştırmada deniz kestanesi biyostimülanının etkili bir büyüme hızlandırıcı olduğu ortaya çıktı. Verimde ciddi artış elde edilmesini sağlayan deniz kestanesi, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir tarımsal uygulamalar için güçlü bir potansiyel taşıyor.

Gıda üretimi ve toplumlar için biyodeniz kaynaklarının değerlendirilmesine odaklanan Ocean Green Projesi kapsamında yürütülen çalışmada, deniz kestanesi biyostimülanının etkili bir büyüme hızlandırıcı olduğu ortaya koyuldu.

Araştırma marul üzerinde gerçekleştirildi

NIBIO’da araştırma görevlisi olan Abirami Ramu Ganesan yaptığı açıklamada deniz kestanesi biyostimülanının marul üzerindeki etkisini incelediklerini söyledi. Ganesan, ‘’Kontrollü bir şekilde, deniz yosunu bazlı bir özle karıştırıldığında biyokütle üretiminde önemli bir artış olduğunu bulduk’ şeklinde açıkladı.

Deniz kestanesi biyostimülanı, ticari ürünler kadar etkili

Araştırma sonuçları, deniz kestanesi biyostimülanının oldukça etkili bir büyüme hızlandırıcı olduğunu gösteriyor. Doğru konsantrasyonda, deniz kestanesi biyostimülanı ticari ürün kadar iyi hatta bazı durumlarda ondan daha iyi performans gösterdiği vurgulanıyor. Ancak ticari ürünlerin genel olarak daha tutarlı olduğu belirtiliyor. Verimde böylesine belirgin bir iyileşme, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir tarımsal uygulamalar için güçlü bir potansiyel olduğunu gösteriyor.

Aradaki fark, Ganesan’ın Oslo’nun 1.000 km kuzeyinde ve Kuzey Kutup Dairesi’nin yaklaşık 70 km kuzeyinde bulunan Bodø’daki laboratuvarında yetiştirdiği marulun fotoğraflarından açıkça görülebiliyor. Ganesan, ekibin büyük ölçüde laboratuvarın sınırlı alanında iyi yetişebileceği için marulu seçtiğini açıklıyor. 

Biyostimülan sayesinde çeşitlilik artırılabilir

Araştırma sonuçlarının bir olumlu etkisi daha var. NIBIO’da araştırma görevlisi olan Ralf Rautenberger, özellikle Norveç’in kuzeyinde, insanların yılın birkaç ayını gecenin karanlığında geçirerek yaşadığını, bu nedenle taze sebzelerin seçimi, tedariki ve kalitesinin iyileştirilmeye açık olduğunu belirtiyor.

Rautenberger, “Örneğin kuzeyde çiftçi pazarlarımız yok ve her zaman çok fazla çeşitlilik bulunmuyor, bu yüzden yeşil yapraklı marul bizim için harika bir seçim” diyor.

Rautenberger şu anda iceberg marul çeşidinin, en yaygın bulunan marul seçeneklerinden biri olduğunu ancak aynı zamanda en az besleyici marul çeşidi olduğunu vurguluyor. Üstelik, meyve ve sebzelerden aldıkları besin değerinde küresel bir azalma olduğuna dair kanıtlar olduğunu; bunun da yeni gübre ve biyostimülan kaynakları bulma ihtiyacını doğurduğunu söylüyor.

Rautenberger, “Yiyeceklerimizin çeşitliliğinin, yalnızca beslenme nedenleriyle bile olsa, genişletilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, Norveçlilerin tüketebileceği yeni bir sebze sunabiliyorsanız, zaten bu her şartta iyi bir seçimdir ve yeşil marul da bu anlamda çok uygun” diyor.

Ticari ürünlerdeki sıkıntılar, bu alternatif ürünle aşılabilir

Bu aynı zamanda çok daha geniş kapsamlı konularla da bağlantılı bir çalışma. Küresel gübre tedarik zincirinin yanı sıra jeopolitiğin etkisi etrafında sürdürülebilirlik sorunları mevcut. Örneğin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, küresel gübre ve gıda piyasalarını altüst etti ve gübre fiyatları yüksek seyretti. Bu yüzden çeşitlendirmeye ihtiyaç var. Bu yüzden yönetilebilir bir kaynaktan (örneğin kuzey Norveç’teki deniz kestanesi tarlaları) elde edilen yerel çözümler, tek bir dikenli zararlıyla birden fazla sorunu çözmek için harika bir fırsat sunuyor.

Araştırmada henüz keşfedilecek çok şey var

Ocean Green’in bir parçası olarak hasat edilen deniz kestanelerinden biyostimülan geliştirme araştırması henüz erken aşamalarda olduğu için keşfedilecek çok şey olduğu belirtiliyor. Örneğin Ganesan, herhangi bir ölçek büyütmeyi düşünmeye başlamak için biyostimülanın raf ömrünün güvenilir bir şekilde stabilize edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Tüm bunların, Ocean Green projesinin özüne inen etkileri var. Ganesan, “En önemli şey deniz kestanesinin kimyasal bileşenlerini stabilize etmek” diyor. Bu durum bu canlıların nasıl toplanacağını, gemide nasıl saklanacağını veya okyanus ile laboratuvar arasında ne kadar zaman geçirebileceklerini belirleyecek en önemli etmen.

Sıfır atık yaklaşımı

Ava Ocean’da Etki Yöneticisi ve Ocean Green projesinin yönetim lideri olan Dagny-Elise Anastassiou’ya göre bu son gelişme, Ocean Green hikayesinin özüne çok uygun. Anastassiou, “Bir balıkçılık şirketi olan Ava Ocean, sektörümüzün ilk etapta bozulmasına neden olduğu bir sorunu düzeltmek için üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Ancak kıyı deniz ekosistemlerimize zarar veren tek şey aşırı avlanma değil. Bir diğer suçlu da tarım sektöründen kaynaklanan akıntılar. Kullanılan kimyasallar, yerel biyoçeşitlilik için potansiyel olarak feci sonuçlar doğurabilecek aşırı alg büyümesine yol açıyor. Balıkçılıktan elde ettiğimiz deniz kestanelerini bu ürünlere alternatif olarak kullanarak hem maddi hem de ekolojik açıdan değer katıyoruz’ şeklinde açıklıyor.

Projenin bir odak noktası da dairesel ekonomi

Anastassiou, “Yosun oluşumunu sağlamak için deniz kestanelerini çıkardığınızda, sorunun kaynağını ele almış olursunuz, ancak geriye devasa miktarda deniz kestanesi biyokütlesi kalır” diye açıklıyor. “Bu deniz kestanelerini israf etmek yerine, onları değerli bir kaynağa dönüştürüyoruz. Gübre alternatifleri üretebilmek, yosun ormanlarının yok olmasının nedenlerinden birine sıfır atık yaklaşımını uygulamanın bir yolu.’’