31.07.24

Arıların Bize İhtiyacı Yok, Bizim Arılara İhtiyacımız Var

Arı, Dünya Gözlem Enstitüsü tarafından Royal Geographical Society of London’da, resmi olarak dünyada yaşayan en önemli canlı ilan edildi. Ancak dünyanın en önemli canlısının varlığı tehdit altında.

Arılar, doğal yaşamın sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahip. Ancak bilinçsiz ve kontrolsüzce kullanılan pestisitler, konvansiyonel bal üretimi, küresel ısınma ve orman yangınları arıların varlığını tehlikeye atıyor.  Hızlı kentleşme ve sanayileşme ile doğal hayattaki içme suları kirleniyor ve milyonlarca yıldır nektar-polen aldıkları bitkiler, ağaçlar yok oluyor ve sonucunda toplu arı ölümleri gerçekleşiyor. Sadece Muğla’da 5 yıl önce 5 bin 200 aile arıcılıkla geçimini sağlarken bugün bu rakam 3 binlere kadar gerilemiş durumda. Özetle arılar azalıyor!

Hive Republic, arı popülasyonunu artırarak ekosistemdeki tahribatı azaltmayı hedefliyor. “Sağlıklı bir ekosistemin en önemli göstergesi arılar” diyen Hive Republic kurucu ortağı Zeynep Erkmen, çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı:

Arılar olmadan doğa var olamaz

“Dünyamızın geleceği ile arıların geleceğinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunun farkındayız. Onların varlığı olmadan, denge ve çeşitlilik içinde bir doğa hayal edilemez. Şöyle ki, sağlıklı bir ekosistemin en önemli göstergesi arılar. Bu bilinçle Alp Beşerler ve Özgür Ceylan ile bir araya gelerek 2022 yılında Muğla Tekno Park’ta Hive Republic yolculuğumuzu başlattık. Üretim yerimizi belirlerken en önemli kriterimiz arıların uçuş mesafesi olan 3 km’lik alanda fabrika, konvansiyonel tarım hatta asfaltın dahi olmadığı etrafı çam ormanları ile çevrili bir nokta olmasıydı. Muğla’nın hala el değmemiş kanyonlarının arasında 16 dönüm araziye konumlandık. Kanyonda endemik bir ağaç türü olan sığla ormanları yetişiyor. Aynı zamanda kanyonun denize dökülmesinden dolayı bazı deniz canlıları yaklaşık 800 metre rakıma kadar nehirden ilerleyerek yumurtalarını bırakıyorlar.”

Karbon ayak izini sıfırlamak adına tüm adımları atıyoruz

“Bu yolculukta ilk olarak, toprağın ve suyun analizini yaptık. Arılar için nektar ve poleni yüksek bitkileri (Ihlamur, lavanta, kekik, adaçayı, ekinezya, akasya) belirledik. Bölgedeki kadın kooperatifi ile anlaşarak 17 bin bitki dikimi sağladık. Göletler iyi birer karbon yutağı olduğundan, hem arılarımızın ve arazimizdeki bitkilerin su ihtiyaçlarının doğal bir şekilde karşılanmasını sağlamak hem de karbon tutulumunu artırabilmek için yağmur suyunun biriktiği 3 adet geomembran gölet oluşturduk. Bu göletlerde yeşil gübre amaçlı su mercimeği yetiştiriyoruz. Su mercimeği yetiştiği sudaki tüm kirliliği hatta ağır metali bile temizleyen ve su üstünde yaşayan bir bitki. Arazimize hiçbir şekilde kimyasal gübre sokmuyoruz. Ek gübre ihtiyacını ise, göletlerimizin birinde bulunan balıkların dışkılarından elde ettiğimiz nitrat ve nitrit sayesinde karşılıyoruz. Karbon ayak izimizi sıfırlamak için arazimizde, elektrik ihtiyacı tamamen güneş enerjisinden, arazimizdeki bitkilerin sulamasını da bu göletlerden gelen suyu kullanılarak damla sulama ile yapıyoruz. Arılarımızın kabloların çıkardığı elektro manyetik alanlara dahi maruz kalmamaları için onları da toprağın altına gömdük.”

Kovan sahiplenme projesi hayata geçirildi

‘Farkındalık oluşturabilmek adına tıpkı barınaktaki canlılara nasıl destek oluyorsak arılara da destek olalım, onlara temiz su-polen-nektar kaynakları oluşturalım ve temiz kovanlarında rahatsız etmeden sayılarının artmalarını sağlayalım diye ‘Bir Kovan da Ben Sahipleniyorum’ projemizi hayata geçirdik. Kovan sahiplenerek aslında kovandaki arı kolonisini sahipleniyor, arıların korunmasına ve azalmakta olan sayılarının ve dolayısıyla tozlaşmanın artmasına aracı olmuş oluyorsunuz. Kovan sahiplerine düzenli olarak arıların sağlığı, popülasyon artışları ve bölgedeki uyumları ile ilgili bilgi veriyoruz.”

Arı, yalnızca bal demek değildir

“Yediğimiz bitkilerin dörtte üçü arıların tozlaması sayesinde gerçekleşiyor. Yeni yapılan bir çalışmada arıların tozladığı bir meyvenin raf ömrü, arıların tozlamadığı bir meyveden tam 9 kat fazla görünüyor. Bu aralar değiştirmeye çalıştığımız parametrelerden birisi arı eşittir bal anlayışı. Bu algının kırılması için elimizden geldiği kadar farkındalık oluşturmalıyız. Çocuklar bizim için çok nemli. Onların bilinçlenmeleri ve farkındalık kazanmalarıyla birlikte bizleri daha iyi bir gelecek bekliyor. Düzenli olarak çocuklara aileleriyle birlikte ekosistem ve arıların dengesi ile ilgili eğitimler veriyoruz.”

Planımız, kadınları arıcılığa teşvik etmek

“Muğla Çatak Bağyaka Köyü’nde başladığımız yolculuğumuzu Anadolu’da 7 bölge 7 köye taşımak istiyoruz. Özellikle kadınları arıcılığa teşvik eden eğitimler ve ekipman desteği vererek üretime katılmalarını sağlamayı planlıyoruz. Ayrıca arı sütü sağaltıcı yönleriyle ilgili çalışmalarımıza sağlık turizmi ve apiterapi uygulamalarıyla birlikte devam etmeyi hedefl iyoruz. Arılar, doğanın mucizevi yapı taşları; onların olmazsa olmazı, evimiz dünyanın yaşam döngüsünü sürdürmektir. Onlara ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu en iyi anlamamız gereken zaman bugün.”

Onların bize değil, bizim onlara ihtiyacımız var

“Her sabah gezgin bir arı, nektar ve polen değeri yüksek olan bir yer keşfedip kovana gelip arı dansının koordinatlarını gösteriyor. Kovan içerisinde düzenli olarak temizlik yapıyor. Bakıcı arılar ise yavruların beslenmesi ve uçuş eğitimlerine kadar onlarla tek tek ilgileniyor. Herhangi bir tehlike anında ise tüm arılar tek vücut olarak kovanı savunmaya geçiyorlar. 100 milyon yıldan beri yaşayan bu canlıların aslında bizlere ihtiyacı yok, ancak bizim eko sistemimizi korumak ve yaşamımızı sürdürebilmek adına onlara, ürettikleri baldan çok daha fazla ihtiyacımız var.”

Kaynak: Science Times