AGCO, Türkiye’de yarattığı istihdam ve ülkeye sağladığı katma değer ile öne çıkıyor. Diğer yandan Türkiye, sağladığı yedek parça ve hammadde ile AGCO için önemli bir tedarikçi görevini üstleniyor. Karşılıklı kazanımlar, birbirleri için iyi birer partnerlik ilişkisinin sürmesini sağlıyor.
AGCO Türkiye Genel Müdürü Mete HAS, Türkiye olarak üstlendikleri görevin ve sorumluluklarının farkında olduklarını belirterek, ‘AGCO Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu ile birlikte değerlendirildiğinde yüzde 40’a yakın bir ağırlığa sahip. Bu yüzden AGCO Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu ile tek bir birim iken, 2024 yılında ayrıldı. Şu anda AGCO Türkiye, tek başına bir yönetim birimi olarak varlığını sürdürüyor. Bu noktada önemimiz ve doğru orantılı olarak da sorumluluğumuz arttı’ açıklamasında bulundu.
Gerçekleştirdiğimiz röportajda Mete HAS, sorularımızı şu şekilde cevapladı…
Türkiye’de sektörünüz 2024 yılını nasıl geçirdi?
Türkiye ‘de traktör sektörü, 2023 yılını 80 bin adedi geçen satış rakamıyla bir rekora imza atarak kapattı. Aslında ortalama pazar 55-60 bin adet iken, küçük seri faz-3 traktör geçişinin ötelenmesi ve enflasyonun etkisiyle satışlar olağanüstü seviyelere ulaştı. 2024 yılında bu satış rakamlarının devam etmesini zaten beklemiyorduk. Kişisel olarak düşüncem 60–65 bin adetler civarında yılın kapanacağı yönündeydi. Bu şekilde satışlar devam ederse 62-63 bin adet civarında yıl kapatacakmış gibi görünüyor. Bu satış rakamlarında maliyet avantajı sağlayan faz-3 serisinin satılabiliyor olmasının etkisi büyük.
AGCO Türkiye olarak 2024’ü nasıl geçirdiniz?
2023 yılında AGCO Türkiye olarak hem ciro hem karlılık hem de pazar payı anlamında kendi rekorumuzu kırdığımız bir yıl oldu. Belki birçok firma bunu yaşamıştır. Avrupa ve Orta Doğu pazarı içerisinde AGCO Türkiye’nin payı, yüzde 35-40 seviyelerine ulaştı. 2024 yılında ise mevcudu koruyoruz diyebilirim. Çok daha kritik düşüşlerin yaşanmamasında, Avrupa’da yaşanan daralmanın da traktör sağlama açısından etkisi var tabii ki. Bizdeki enflasyon ve faiz oranlarının yüksekliği ile onlardaki durum kıyaslanamaz olsa da onlar için yüzde 5’lik enflasyon artışı, büyük bir stres. Diğer bir neden ise sektördeki firmaların satış kampanyalarıyla pazara destek vermesi oldu.
Destek vermek derken neyi kastediyorsunuz?
Yerel seçimler sonrasında uygulanan sıkı ekonomik politikalar ve yüksek faiz oranları nedeniyle, çiftçinin krediye ulaşması zorlaştı. Bu noktada iş bize düştü demek doğru olur sanırım. Çiftçinin traktörünü yenilemesine fırsat vermek için kar etmeyi bir tarafa bıraktık ve gerçekten büyük bir destek verdik. Kimi bunu destek kimisi ise fırsat olarak değerlendirse de biz destek gerçekten elimizi taşın altına soktuğumuzu düşünüyoruz. Yüzde ellisi peşin olmak üzere, geri kalanı vade farksız ve 2 yıl vade ile ödemeli kampanyaları ilk biz başlattık.
Bu kampanyada AGCO’nun gücü önemli bir etken olmuştur diyebilir miyiz?
Tabii ki, AGCO’nun globaldeki gücü sayesinde böyle bir hamle yapabildik. Bu, her şirketin sergileyebileceği bir duruş olamaz. Şirketler arası rekabet açısından AGCO’yu konuşacak olursak çiftçilerimiz markamızı tercih ediyor ve bize kazandırıyor. Biz de kazancımızı onlara destek olmak yönünde değerlendiriyoruz. Eğer hiçbir şey yapmasaydık çiftçi, bunca yıldır kazandınız zaten diyerek tepki gösterebilirdi. Biz çiftçilerimize bunu söyletmeden, onlardan bir talep gelmeden böyle bir uygulamaya geçtik. Sahip olduğumuz bayi ağı da bizimle ortak hareket etti ve 2024’ü bu şekilde sonlandıracağız. Gelecek yıllarda da gücümüz ölçüsünde çiftçiyi desteklemeye devam ederek AGCO’nun Massey Ferguson markasıyla tarıma yön veren, çiftçiyi destekleyen ve tarıma büyük katkısı olan bir marka olduğunu vurgulayacağız.
Gelecek yıl için öngörünüz nasıl?
2025 yılı satış adetlerinin 50 binin altına düşeceğini öngörüyoruz ve planlarımızı buna göre yaptık. Çünkü uygulanan ekonomik politikaların daha da sıkılaşacağını düşünüyoruz. Her ne kadar gücümüz ölçüsünde, markamızın satışlarının düşmemesi adına bir vatandaşlık görevi gibi değerlendirerek üstümüze düşen görevi yerine getiriyor olsak da, sektörü finanse etme, bankaların ya da devletin üstlendiği rolü üstlenme gibi kimsenin bir gücü olamaz.
Bu noktada devletten beklentileriniz neler?
Bu noktada sektöre devlet tarafından verilecek bir can suyu gerekiyor. Yoksa 2025 yılı iklime bağlı değişen şartlarla birlikte oldukça zor bir yıl olacak. Dünyada, dolar bazında ürün fiyatları düşerken Türkiye’de tam tersi bir eğilim söz konusu çünkü üretim maliyetleri çok yüksek. Üretim enflasyonu arttığı sürece tüketici enflasyonu da doğal olarak artacak. Burada tek çözüm çiftçinin alım gücünü arttıracak ve giderlerini azaltacak sübvansiyonlar. Bizler traktör ve tarım makineleri tarafında sektör paydaşları olarak elimizden geleni yapıyoruz. Devletin de bu noktada bir şeyler yapması gerekiyor. Traktör satışlarına bakarak çiftçi zaten para kazanıyor ya da yatırım için fazla fazla traktör alıyor gibi bir değerlendirme çok yanlış olur. Şu anda böyle bir ortam yok aslında.
Küçük aile işletmelerinin, üretimin sürdürülebilirliği için önemli bir role sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye’de çiftçinin ölçeği belli ve küçük aile işletmelerinin sayısı oldukça fazla. Onların hayatta kalmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü sektörde bir denge söz konusu. Küçük işletmelerin ürettiği ürünler, büyük işletmeler için yeterli ölçekte olamaz. Bu yüzden küçük çiftlikleri yok olursa dışa bağımlılığımız artacaktır. Bu döngü kesinlikle bozulmamalı. Verilecek desteklerle ve sübvansiyonlarla zaten çiftçi ayakta kalmak üzere çalışacaktır. Avrupa Birliğince bile küçük çiftçiler için ayrı destekler var.
2025 yılı sizce toparlanma yılı olabilecek mi?
2025 yılının bir kırılma noktası olacağını düşünüyorum. Artık ekonomi ve tarımın toparlanmaya başlayacağına inanıyorum. Hükümetin de planı bu yönde ve enflasyonla mücadele ediyor. Bu noktada kısa vadeli plan ya da uygulamalar yerine uzun vadeli planların daha kalıcı sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Tarımın geleceği ise bence her türlü iyi olacak.
Tüyap Bursa Fuarı’nda, bu yıl da yeni ürünler sergilendi mi?
Dünyada faz-5’e geçildiği için ithal traktörler artık faz-5 olarak geliyor. Ancak bildiğiniz gibi yerli üretimde faz-5 sürekli ertelendi ve daha ne kadar erteleneceği henüz belli değil. Ancak biz artık faz-5’e geçtik ve geri dönüşümüz yok. Ekim ayında katıldığımız Tüyap Bursa Fuarı’nda üç farklı segmentte traktör sergiledik. İlk grup Türkiye’de Manisa’da üretilen, 80 beygir altı ve hemen hemen hepsi faz-5’e geçmiş traktörler. İkinci grup Türkiye için Fransa’da üretilen, 4700 serisi yine faz-5 olan traktörler. Üçüncü grup ise dünyanın her tarafında satılan ve hepsi faz-5 seviyesinde standartlara sahip traktörler.
Alternatif ürünlerinizden de bahseder misiniz?
Bahsettiğim ürünlerin dışında 8700 serisini devamı olan 9S serimiz mevcut. Amiral gemisi dediğimiz bu seri 285 beygirden 425 beygire kadar yükselen ve çıtayı belirleyen bir segment. Sadece beygir gücü ile değil aynı zamanda sahip olduğu teknoloji ile de sektöre yön veriyor. Diğer yandan fiyat performans açısından baktığınızda her çiftçinin ihtiyacına ve alım gücüne göre ürünümüz mevcut.
Ürünlerinizin satış dağılım nasıl?
Satış rakamlarımıza baktığımızda 120 beygir üzeri traktör satışlarında yıllardır Türkiye’de lideriz. 200 beygir ve üzeri segmentte ise uzak ara lideriz çünkü bu segmentte yerli üretim yok. Bu durum ithal gruplarda, büyük beygir güçlerindeki liderliğimizi pekiştirecek. Zaten bu segmentte satışlarımızın pazar payı içerisindeki oranı yüzde 35 civarında, bazı ürünlerle bu oran yüzde 50-60 seviyelerini zorlayabiliyor.
Satış ya da pazar payı başarısında tek etken beygir gücü değildir değil mi?
Kesinlikle, pazardan bahsetmiş olduğum payları alabilmek için tek etken beygir gücü olamaz. AGCO–Massey Ferguson olarak hem yüksek teknolojiye sahip hem de erişilebilir fiyatlarda ürünler sunuyoruz. Güçlü bir bayi teşkilatımız var ve satış sonrası teknik servislerimizle ürünümüzün her zaman arkasında duruyoruz. Hiçbir segmentte kimseyi yarı yolda bırakmamaya özen gösteriyoruz.
2025’te yenilikler devam edecek mi?
Geçen yıl bilindiği gibi AGCO, hassas tarım teknolojileri ve uydu sistemleri üreticisi PTx Trimble’ınyüzde 85’ini satın alarak önemli bir adım attı. Geçirdiğimiz yaklaşık bu bir yıllık süreçte markanın entegrasyonu için çalışmalarımıza devam ettik. Entegrasyonda son aşamaya geldik diyebilirim. Artık bayilerimiz, AGCO çatısı altında bulunan diğer markalarımız gibi PTx bayiliğini de alabiliyor. PTx’inmarka çatısı altına katılmasıyla sadece bayilerimize değil isteyen herkese akıllı tarım teknolojileri sunar pozisyonuna yükseliyoruz. İki dünya devinin buluşması kolay bir süreç değil ve enerjimizi geçiş sürecini tamamlamak üzere kullanıyor olacağız. Ancak tabii ki 2025’te pazara sunacağımız yeni serilerimiz olacak. Bazılarının lansmanını Eima Fuarı’nda yapabiliriz fakat şimdiden bunlardan bahsediyor olmak yerine zamanı geldikçe paylaşmayı düşünüyoruz.
AGCO ve Türkiye, birbiri için iki önemli oyuncu diyebilir miyiz?
Biz AGCO Türkiye olarak, yalnızca Türkiye’den sorumluyuz. Buradan başka bir ülkeye traktör satışı yapmıyoruz ya da başka bir ülke yönetimimize dahil değil. Bu konudaki duruşumuz ihracat yerine daha çok Türkiye’de derinleşmek üzerine. Ancak AGCO, Türkiye için gerek yarattığı istihdam gerekse satın aldığı yedek parça ve hammadde hacmi ile önemli bir oyuncu. Yurtdışındaki fabrikalarımız yıllık 100 milyon USD civarında Türkiye’den hammadde ve komponent alımı yapıyor. Zorlu piyasa koşullarına rağmen Türkiye’ye önemli bir katma değer sağlıyoruz. Diğer yandan AGCO için Türkiye, uygun maliyetli üretimin yapıldığı ve geniş ürün yelpazesi sunan bir ülke. Eminim ilerleyen zamanlarda Türkiye dijital teknoloji üretimine başlarsa, AGCO bu teknolojileri de ülkemizden almaya devam edecektir.
Diğer yandan AGCO Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu ile birlikte değerlendirildiğinde yüzde 40’a yakın bir ağırlığa sahip. Bu yüzden 2024 yılında AGCO Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu ile tek bir birim iken ayrıldı. Şu anda AGCO Türkiye, tek başına bir yönetim birimi olarak varlığını sürdürüyor. Bu noktada önemimiz ve doğru orantılı olarak da sorumluluğumuz arttı diyebilirim.
Yeni yapılanma ile birlikte yürütülen faaliyetlerde değişiklik olacak mı?
Getireceği etkileri zaman içerisinde göreceğiz. Biz yalnızca hak ettiğimiz değerin karşılığını verebilmek için çalışıyor olacağız ve yaptığımız tüm faaliyetler de bu yönde şekillenmeye devam edecek. Pazarlama faaliyetlerinde ise çiftçi odaklı tavrımız ile yine çiftçiye yakın olmak üzere hareket ediyor olacağız. İki yıl önce başlattığımız ‘Farmer First’– “Önce Çiftçi” projesi ile çiftçiyi odağımıza alarak büyük bir değişim içerisine girdik ve organizasyonel yapılanmamız bu anlamda devam ediyor. AGCO Türkiye olarak, yurt içinde katılmadığımız fuar neredeyse yok diyebilirim. Katılımlarımızı bazen bayilerimizle ortak bazen de yalnızca merkez olarak gerçekleştiriyoruz. Çiftçinin ve tarımın olduğu her yerde varız. Özel projelerimiz ve büyük haberlerimiz olacak ancak bunları zamanı geldikçe paylaşacağız.